üniversitede farklı bölümler okuyan taehyung ve jungkook ortak seçmeli derslerinde bir araya gelirler. yarım kalan aşkları ise bu durumu oldukça zor bir hale getirir.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🪽🪽🪽
yoongi
saat gecenin ikisini gösteriyordu ve ben yoğun kar yağışından ötürü bir taksi bile bulamadan yürüyerek evin yolunu yeni bulabilmiştim. yanımda ne bir atkı, ne bir eldiven ne de bir bere vardı. kardan adamdan halliceydi halim ve sahiden donmuştum. fakat düşündüğüm şey bu değildi. huzurluydum. haftalar sonra ilk kez jimin'i kollarımın arasına alıp huzurlu bir şekilde uyuyabileceğim için mutluydum. bir yandan da dört saat onca apar topar evden çıkıp bu saate kadar anca gelebilmiş olduğumdan onu endişelendirdiğim için içim içimi yiyordu. bundan sonrasında ikimizin de duyacağı tek endişenin ve yaşayacağı can sıkıntısının yalnızca bunun olmasını dileyerek kapıdan içeri adımımı attım.
salondaki ayaklı abajurun yaydığı sarı ışığı fark ettim evden içeri girer girmez. koridor duvarlarına taşmıştı ışığın gölgesi. o an anladım jimin'in hala ayakta olduğunu. bu sıralar iş dolayısıyla sık sık bende kalıyordu ve ben bunun daimi hale gelmesini istiyordum. onunla aynı yatakta uyumak, birlikte kahvaltı yapmak, dişlerimizi fırçalamak hatta kirli çamaşırları makineye atmak öyle güzeldi ki; o kendi evine döndüğü zaman terk edilen adamlar gibi triplere giriyordum evin dört duvarı arasında. hep yanımda olsa ne olurdu ki?
bu hayattan hiçbir zaman bir beklentim olmamıştı. asgari düzeyde bir hayat sürmek hep yeterli görünmüştü bana. fazla para kazanmakta, akademik kariyerde veyahut iş terfilerinde gözüm olmamıştı bir kez bile. ufak evimde bir başıma bu şekilde ömrümü tüketmek iyiydi bana göre.
jimin'i tanıdıktan sonra ise işin şekli değişmişti. jimin'i tanıdıktan sonra bu hayat bana yetmemeye, beni yediboğan gibi kıskacı altına almaya başlamıştı. yetmiyordu çünkü jimin'i istiyordum. hayatını güzelleştireyim, hayatımı güzelleştirsin istiyordum. varlığının yaşamıma dokunması arzusuyla yanıp tutuşuyordum. yanıp tutuşmak ne kelime? neredeyse kül olup bitiyordum.
istediğim olmuştu da. siktiğimin hayatında bu nasıl mümkün olmuştu bilmiyordum ama olmuştu işte. jimin benimleydi. ama diğer insanlar gibi nankördüm ve de açgözlü. jimin bir kez benimle aynı evi paylaştığında artık yeni bir açlık oluşmuştu içimde. onunla birlikte yaşamak açlığı. jimin'e bu düşüncemi henüz söylememiştim çünkü korkuyordum.