⭐️⭐️⭐️
"bu ne hal!?" soyoon'un bağırışı tüm barın duvarlarında yankılanmıştı. sahneye çıkmalarına bir saat kala sevgilisinin beyaz kazağını boyayan koyu renk kanla karşı karşıya kaldığını düşünürsek verdiği tepkinin yerinde olduğunu söyleyebilirdik de. oturduğum yerden sessizce seyrediyordum bu manzarayı. içeride birkaç müşteri görünüyordu. mekanın sahibi ise bugün ortalıkta görünmüyordu. bu yüzden çıkan karışıklık kimsenin umurunda değildi. aylardır aynı masada oturmadığım yoongi geniş bir biçimde yaylanarak karşımda oturuyordu. yüzü berbat görünüyordu. aralarından en çok dayak yiyen sanırım oydu. hoseok, bacaklarına oturttuğu jin'in dudağını temizlemekle meşguldu. jimin ve jungkook ise birlikte buz getirmek üzere az önce yanımızdan ayrılmışlardı. olayı geç öğrenen yalnızca jimin, jungkook, soyoon ve ben vardım zaten. anlattıklarına göre her şey boktan bir tesadüf sonucu gerçekleşmişti. dün akşam saatlerinde yoongi, arkadaşının yerine kuryelik yaparken siparişi götürdüğü evlerden birinin kapısını ryul açmıştı. yoongi de çocuğun ağzını burnunu oracıkta dağıtmadan duramamıştı elbette. ryul şerefsizi bunu gururuna yediremeyip ertesi gün yoongi'yi çalıştığı bu barın önünde sıkıştırmıştı bir grup arkadaşıyla birlikte. şans eseri jin ve hoseok da tam o saatlerde barda buluşmak için sözleşmişti. mekana ilk gelen hoseok kapının önünde yoongi'nin kalabalık bir grup tarafından dayak yediğini fark edince içeri dalmıştı ve avazı çıktığı kadar bağırıp ortalığı ayağa kaldırmıştı. grup arkadaşlarından önce birkaç sistem kontrolü için erken saatte bara gelen namjoon koşmuştu yardımına.
sonrasında onlara jin ve mekandaki yoongi'nin çalışma arkadaşlarından birkaçı daha katılmıştı. ortalık iyice savaş alanına dönmüştü kısacası. bizim diğerleri olarak mekana intikal etmemiz ise kavga sona erdikten epeyi sonra haberi aldığımızda gerçekleşmişti. tabii aramıza en son katılan ve aklını kaçırmışçasına bağıran soyoon'du. namjoon'un kazağının haline bakılırsa da endişelenmekte oldukça haklıydı. hepimiz namjoon'un ciddi bir şekilde yaralandığını falan sanmıştık ama o iri ve güçlü bedeninin hakkını verircesine domuz gibi sağlam duruyordu. o kan da dayak attığı elemanlara aitti. "sevgilim. iyiyim. hepimiz iyiyiz alçalt artık şu sesini." namjoon, soyoon'un ellerini tutarak onun alnını öptüğünde soyoon sıkıntıyla oflayıp jungkook'un uzattığı buzu kaptığı gibi sevgilisinin yanağına bastırmıştı sertçe. namjoon, yüz ifadesinden bunun canını yaktığını belli etse de sesini bile çıkartmadı. jimin, elindeki buzla yoongi'nin kaşıyla ilgilenmeye başladığında yapacak bir şeyi olmadığına kanaat getiren jungkook yanımdaki boşluğa oturdu bana kaçamak bir bakış atıp. bıyık altından gülümsedim.
"sen hiç dayak yemedin herhalde. sapasağlamsın ucube." jin'i kucağında tutan hoseok'a laf attım ortamda gerginlik dolu bir sessizlik oluştuğunda. hoseok elindeki kana bulanmış pamuğu masanın ortasına fırlattı ve kucağında yan bir biçimde oturan jin'in omzuna koydu çenesini. "canım kıymetli benim oğlum. girmem öyle kavgalara." dediğinde jin korkak orospu çocuğu diye mırıldandı. hoseok ise gülerek jin'in başını kendisine çevirdiği gibi dudaklarını öptü. "seninle ilgileniyorum işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reckless | taekook
Fanficüniversitede farklı bölümler okuyan taehyung ve jungkook ortak seçmeli derslerinde bir araya gelirler. yarım kalan aşkları ise bu durumu oldukça zor bir hale getirir.