üniversitede farklı bölümler okuyan taehyung ve jungkook ortak seçmeli derslerinde bir araya gelirler. yarım kalan aşkları ise bu durumu oldukça zor bir hale getirir.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🌟🌟🌟
bir okul haftasını devirmiştik jungkook'la birlikte. pazartesi akşamı onun benimle güzelce ilgilenmesi, bedenime yumuşak masajlar yapması ve bir de ağrı kesiciler almam sonucu ertesi gün okula gidebilmiş ve sunumumu yapabilmiştim. ondan sonraki günler denk gelen ders aralarımızda sık sık görüşmüş, okuldan sonra hiç toplu taşıma kullanmadan yürüyüş yapmıştık. ilişki anlayışımız elbette her gün görüşüp her aktiviteyi birlikte yapmak değildi fakat yeniden başladığımız ilişkinin ilk zamanlarını özlemimizi gidermekle geçiriyorduk işte.
mutluydum. mutluydu. tebessümlerimizin üzerine kondurduğumuz öpücüklerin hastasıydım. son vermek istenmeyen sarılmaların müptelasıydım. kısacası ona çok aşıktım ve bunu herhangi bir endişe duymadan yüreğimde yük olarak hissetmeden taşıyabilmek tarifsiz bir güzelliğe sahipti. cuma günü ders çıkışı jungkook'un bana attığı mesajı fark etmemiş halde savsak savsak fakülte binamızdan çıkınca jungkook'u karşımda bulmak bana sürpriz olmuştu. bahçedeki çam ağacının hemen dibinde onun ayakları arasında dolanan kediyi seviyordu. yüzündeki tebessüm, birkaç saniye duraksayıp bu manzarayı sessiz sedasız seyretmek istememe neden oldu.
dudaklarını büze büze bir şeyler mırıldanıyordu sarman kediye. kedi bir süre sonra bu ilgiden sıkılmış olacak ki tembel adımlarla birkaç metre ilerideki mama kutusuna doğru ilerledi. ben de hareketlenip merdivenlerden indiğim gibi jungkook'a doğru yöneldim. beni hala fark etmemişti. başını arka çapraza dönmüş şekilde kediyi seyretmeye devam ediyordu. görüş açımda kalan yanağına sulu bir öpücük bırakmamla birlikte irkilerek bana döndü ışık hızıyla. gözlerindeki şaşkınlığı hemen gölgeleyip koca bir tebessümle kollarını omuzlarıma sararak beni kendine çekti.
"mesajıma cevap vermedin. ağaç oldum burada." diye mırıldandı dudakları yanağıma yaslıyken konuşarak. bu haretinden ötürü huylanarak çatılmış kaşlarımla geri çekilmeye çalıştım ama buna müsaade etmedi. "telefonu kontrol etmek aklımdan çıkmış. seni beklettiğimi bil-... jungkook!" yanağımı sertçe ısırmasıyla bu kez kollarını sahiden üzerimden atıp geri çekildim. "acıttın eşek!" dedim huysuz huysuz. bazen beni ısırarak seviyordu ve fark etmeden o dişlerini biraz fazla geçiriyordu tenime. gülerek ellerimi tuttuğu gibi beni kendine yanaştırmaya çalıştı yeniden. karşı koymadan bana bir kez daha sarılmasına izin verdim. "afedersin kelebeğim. yine çok kaçırdım sanırım."
yumuşak dudaklarını az önce ısırdığı noktaya bastırıp arka arkaya minik buseler kondurdu. gözlerimi kapatıp bıyık altından gülümsedim ve ense kökündeki saçlarına daldırdığım parmaklarımı hareket ettirdim. "gidelim hadi. acıktım." bedenlerimizin temasını kesmeden yüzlerimizin arasına mesafe açarak abartılı bir şekilde aniden geri çekildi ve iri gözlerle bana baktı. "siktir. bunu senden duyuyor muyum şuan gerçekten?" gözlerimi devirdim gülerek.
yeniden birlikte olalı beslenmeme dikkat etmem için beni tatlı tatlı uyarıyor bu konuda elinden geleni yapıyordu. kahvaltı etmeyeceğimi bildiğinden her sabah okula benim için beslenme tabağı getiriyor ve onu bana vermeden derse gitmeme asla müsaade etmiyordu. öğlen yemeklerini de okulda birlikte yiyorduk. bu yüzden onun sayesinde yeniden düzenli beslenmeye başladığım için herhangi bir öğün eksikliğinde veya uzun süre beslenmediğimde acıktığımı hissediyordum artık.