12: Maske

1.9K 186 13
                                    


Bir yıl önce:

Taehyung

Sinirli bir şekilde yolda tırnaklarımla avuç içimi deşmek ister bir şekilde yumruk yaparak yürüyordum. İnsanlara zarar vermektense kendime zarar vermeyi tercih ederdim. Kendimi durdurmak isterdim. Engel olmak isterdim buna. Geçsin tüm öfke problemim isterdim.

"Önüne baksana be! Kör müsün!?"

Çarpıştığım adamın kurduğu cümleyi hiç duymamış gibi yanından geçtim. Konuşursam iyi şeyler olmayacaktı.

"HEY! SEN BENİ GÖRMEZDEN Mİ GELİYORSUN! BURAYA GEL!"

Sakinleşmeye çalışırcasına bir nefes verdim ve adama döndüm. Gözlerim tehditkar bir şekilde adamın gözlerine bakıyordu. Bu elimde değildi. Sinirliydim.

"Hah! O bakış ne öyle. Velet"

-

Yumruklarımı sıkmıyordum artık. Ara bir sokağa kaçmış kanlı ellerime bakıyordum. Karanlığın sonunda sokak ışıklarının aydınlattığı kanlı bir yüz yatıyordu yerde. Ağlıyordum. Duyduğum ayak sesiyle dizlerimin arasına gömdüğüm kafamı yukarı kaldırdım. Elini uzatan birisi. Yüzü karanlıktan anlaşılmıyordu. Gülümsemiyordu. Düz bir şekilde yüzüme bakıyordu.

Gözyaşlarımı silip bana uzanan eli elimin tersiyle ittim ve ayağa kalktım. Çıkmaz olduğunu bildiğim karanlık ara sokakta sona kadar yürüdüm. Çöplerin üstüne çıktım ve rahatça duvarın arkasına atladım. Üzerimdeki kirleri temizleyip ellerimi kırmızı montumun cebine attım ve ilerledim. En yakınımdaki benzinliğin lavabosuna girdim ve kimse görmeden ellerimi yıkadım. Belli belirsiz kıyafetimdeki kan lekelerini de suyla çıkardıktan sonra gülümseyerek çıktım.

Çalışana gülümseyerek "kolay gelsin" dedikten sonra yoluma devam ettim. Benzinliğin önündeki kaldırımda duruyordum. Esen rüzgar koyu kahverengi saçlarımı dağıtıyordu. Sokak lambalarının aydınlattığı geniş caddede arabalar hızla geçip gidiyorlardı. Kafamı kaldırdım ve gülümsedim rüzgara karşı.

Ellerim hala cebimdeyken parmaklarımın arasında hissettiğim kağıtla kafamı indirdim. Kağıdı alıp elimi cebimden çıkardım. Biraz kan bulaşmıştı. Ailemin fotoğrafı. Kız kardeşim, annem, babam ve ben. Ne güzel gülümsüyorduk öyle. Keşke yine öyle olsa. Biz ölmedik diye gelseler. Yine bir evim olsa. Anne yemekleri..

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde gözlerimi kırparak kafamı kaldırdım ve kağıdı cebime geri koydum. Burnumu çektim ve yürümeye başladım. Nereye yürüdüğüm önemli değildi. Bir evim yoktu nede olsa. Heryer aynıydı benim için.

Cebimden eski mp3 ve kulaklığımı çıkardım. Birkaç eski şarkı vardı. Rastgele başlatma tuşuna bastığımda '00:00 (Zero o'clock)' çalmaya başlamıştı. Eskiden beri dinleyip ezberlediğim bir şarkıydı. Bir zamanlar olan şarkıcı olma hayalim her geçen gün daha da sönüyordu.

Daegu güzel şehirdi. Seviyordum burayı. Güvenli bir köprü altı bulduğumda bir karton buldum ve üstüne oturdum. Bir kaç dakika sonra da Yoongi geldi yorgun bir şekilde. Tekrar karşılaşmamız harikaydı. Çok da yalnız değildim artık. Kulaklığımı çıkarıp bulduğu bir peçeteyle gözü sarılmış olan Yoongi'ye baktım ve konuştum. "Her gün para kazanmak için kafes dövüşüne gidiyorsun ama hala köprü altında bir kartonun üzerindesin." dedim. Yoongi bana bakmış ve işine devam etmişti. "Gözüne ne oldu?" dedim merakla. "Çizildi" cevabını alınca duraksadım. Hiç de çizilmiş gibi gözükmüyordu. Tüm peçete ve üstü kana bulanmıştı. "Tabi ya, çizilmiştir. Acile gittim mi?" dedim susmadan. Konuşmamdan zevk almıyor gibiydi ama susmamı da söylemiyordu.

Behind The Mask | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin