2: noluyor lan

3.9K 413 120
                                    


Jeon Jungkook

Sabah yine her zamanki gibi saat 11'de uyanmıştım. Duşumu alıp kahvaltı ettikten sonra sonra saat 1'de kafeye gitmiştim. Öğleden sonra çalışıyordum çünkü sabah istediğim saatte uyanmak istiyordum. Önlüğümü taktıktan sonra kasanın önüne geçtim. Daha kimse gelmemişti.

Zaman geçtikçe müşteriler atmış neredeyse tüm masalar dolmuştu. Kapının açılmasıyla çalan çanla beraber kapıya yönelmişti bakışlarım. Siyah saçlı, sol gözünde yarası olan ve muhtemelen yaşlarımızın yakın olduğu adam girmişti içeri. Dışarıdan ürpertici ama bir o kadar da çekici gözüküyordu. Ciddiyetini bozmadan sakince bir çikolatalı mocha istedi ve istediğini aldığında da gitti. Kapıdan çıktığında camlardan hala onu izliyordum. Kahveyi kendisi için almamıştı. Dışarıda duran ve camlarindan içerisi gözükmeyen siyah bir arabanın sürücü koltuğuna oturan kişiye vermişti.

Garip insanlar vardı. Muhtemelen çete falanlardı. Yada belkide mafya. Yada sadece bir ceo ve koruması. 'herneyse' dedim içimden ve arabayı izlemeyi bıraktım. Hala orada duruyordu.

Tüm gün sessizce yine kimseyle konuşmadan ve bir kere bile telefonuma bakmadan sıkıla sıkıla işimi yapmıştım. Gün sonunda da herkesle gülümseyerek vedalaşıp kafeden çıktım. Saate baktığımda 9'a geliyordu. Orada olduğunu unuttuğum siyah araba hala oradaydı. Beni mi bekliyordu ne? Ve, etraf neden bu kadar sessiz olmuştu bir anda?

Arabanın kapısı açıldığında içinden yine siyah saçlı çocuk çıkmıştı. Gülümseyerek nasıl olduğumu sordu. Garipti. Neden birisi bir anda benim nasıl olduğumu sorsun ki. Hemde böyle rastgele birisi. Garipseyen bakışlarımı gördüğünde Kısa bir nefes vermiş ve elinde bulunan mendili burnuma dayamıştı.

...

Uyandığımda siyah arabanın içinde ilerliyordum. Arabada 3 kişi vardı. Sürücü koltuğunda maske takmış sarı saçlı bir adam, yan tarafında yine maske takmış siyah saçlı iri bir adam, ve benim sol tarafımda da masa takmış diğer bir siyah saçlı çocuk vardı. Saç şeklinden ve vücudundan az önceki çocuk olduğunu anlamıştım. 'noluyor lan?' Gözlerimi biraz kırpıştırıp yerimde doğruldum. Ellerime bir kumaş geçirilmiş ve o şekilde iple bağlanmıştı. Yani, kaçırılıyordum şuan. HEMDE MASKE TARAFINDAN. Tamam bu hoş değildi. Hmm, ağzımı bağlamamışlardı. Yani konuşabilirdim. Uyandığımı belirtmek için boğazımı temizledim başta. Sürücü koltuğundaki kişinin gözleri dikiz aynasından beni bulmuştu. Hemen sonra tekrar yola dönmüştü. Nefes alarak dalga geçercesine yüksek sesle konuştum "Aah, kaçırılıyorum demeek. Hemde maskeli tarafındaan" kimseden ses gelmemişti. Sonra sol tarafımdaki adamı ellerimle işaret ederek "yalnız ben bu adamın yüzünü gördüm. Sorun değil mi?" sürücü koltuğundan Ses geldi "zaten bir daha göremeyeceksin" dedi. O ses, o derin ses. Birden heyecanla dolup "Sen o mesajı yollayansın. Hani, şu, sesli mesaj. Yani başları gibi birşeysin. Tanrım, sesine hayranlık duyuyorum. Fan hesabı açabilirim yani. Meselaa 'maskenin altındaki ses fan' nasıl?" dedim. Bir süre sonra yine aynı kişi mırıldanarak "hm hm" diye cevap verdi. Hemen sonra Yan koltuğundaki iri adama baktı. İri adam anında bana baktı ve "sessiz olmazsan Bir daha asla konuşamazsın" dedi. Ciddi misin? Sesli cevap verdim "YA ZATEN KAÇIRILIYORUM BİRAKİNDA KONUŞUYUM. Tüm gün müşteriler dışında kimseyle konuşmadım." sses tonumu düşürerek tekrar konuştum hemen sonra "Yani, çoğu zaman öyle oluyor zaten." daha fazla konuşmamıştım.

Canım sıkıldığı için yolu izlemeye başladım bende. Issız yerlere gidiyorduk. Etrafta tek tük terkedilmiş evler vardı. Büyük bir öğrenci yurdunun önünde durmuştuk. Neden cinayet için bu kadar büyük bir yere gerek vardı ki? Üzerimde test falan mı yapacaklardı. Yurdun içinde ne olabileceğini düşündüğümde içim ürperdi. 'yerde kanlı cesetler, duvarlarda kanlı el izleri, bir sandalye, ve tüm yurdun iğrenç kokusu' diğerlerinin arabadan inip kapımı açmalarını bekledim. Kapım açıldığında Bir kolumdan sıkıca tutulmuş ve dışarı çıkarılmıştım. Sertçe ileri doğru yürümem için zorlandığımda sakince konuştum "bırakabilirsin. Kaçacak değilim." dedim. Çocuğun tutuşu daha hafiflemişti ama temas sevmezdim. "lan aminakoyim nereye kaçabilirim sence şuan? Kendim ilerleyebilirim." çocuk önce başkalarına baktı. Onay gelince de keskin gözlerle bana bakarak kolumu bırakmıştı. İki kişi önde iki kişi arkada yürüyorduk. Tabiki ben arkadaydım. İçeri girdiğimde tedirgin gözlerle etrafa bakmaya başlamıştım. Ama buna gerek olmadığını fark ettiğimde derin bir nefes vermiştim. İçerisi düşündüğümden daha temizdi. Geniş koridorda bir sürü odanın önünden geçip kapısı bile olmayan geniş bir odaya girmiştik 'hassiktir' dedim içimden.

Burası tam da düşündüğüm gibiydi işte. Ortada bir sandalye, sandalyenin etrafında da kanlar vardı. İşkence çekecektim. Şimdi korkuyordum işte. Sandalyeye oturduğumda ellerimi arkadan tekrar bağlamış ve ayaklarımı sarkıtarak sandalyenin ayaklarına bağlamışlardı. Cidden sıçmıştım. Başkanları önüme geçmiş ve kollarını birleştirmiş şekilde bana bakıyordu. Biraz sonrabir kumaşla ağzımıda bağlamışlardı. Cidden korkuyordum ve bu korkuyu gözlerimle belirtiyordum. Bacaklarım titremeye başlamıştı çoktan. Göz kapaklarım titriyor neler olacağını bilemediğim için gözlerimi kapatmaktan korkuyordum. Maskeli adam yaklaştığında gözlerimi sıkıca kapattım. Kapattığım gibi de yüzüme sert bir yumruk yemem bir olmuştu. Dengem bozulmuş ve kafam öne doğru düşmüştü. Arkadan bir el saçımdan çekip kafamı kaldırdığında sert bir darbeyle kafamı kurtardım. Buna arkadakiler dahil olamazdı. Teke tek. Başkan tekrar derin sesiyle konuştu. "Geride kalın. Teke tek." Bu adam kesinlikle düşüncelerimi okuyordu.

Bu sefer o saçımdan tutup geriye çekmişti. Acıyla gözlerimi kısarken o yüzünü bana yaklaştırıp gözlerini gözlerime dikmişti. Nefretle. Ve bu gözler, Nasıl bu kadar güzel olabiliyordu? Acımı unutup birşey yokmuş gibi gözlerini incelemeye başlamıştım. Sağ gözünün hemen altında özenle yerleştirilmiş bir ben vardı. Ben bunları düşünürken bir yumruk daha yemiştim. Art arda yumruklar yiyordum ağzımın kanla dolduğunu hissediyordum ama umursamayıp yutuyordum hepsini. Başım dönmeye ve gözlerim kararmaya başlamıştı. En son karnıma hızlıca bir tekme vurduğunda sandalyeyle beraber geri düşmüş ve gözlerim kapanmıştı.

...

Birinin beni yavaşça tokatlamasıyla gözlerimi açmıştım. Hala aynı sandalyede bağlı olarak oturuyordum. Uyandığımı gören adam uzaklaşmıştı. Ve öylece beni izlemeye başlamıştı. Konuşabilirdim. Eğer düzgün konuşursam kumaşın ardından sesim anlaşılacaktı. "ağzımı açın!" dedim. Keskin bakışlarımı adamın üzerinde gezindiriyordum. Eliyle arkadakiler işaret verdiğinde ağzımda bir boşluk hissetmiştim. Kumaş çıktığı anda öksürmeye başlamıştım. Tükürük yerine kan çıkıyordu ağzımdan. Kalan kanları yere tükürdüm sertçe. Gülümsedim sonra. Ağzımın kenarından akmış kuru kanla beraber.

"Hey! Senin adın ne?" dedim kafamı ileri doğru hareket ettirerek. Önce arkamdaki 2 adama gözlerini gezdirmiş, sonra cevap vermişti "V diyebilirsin." dedi. Sonra eliyle diğer arkamdakileri de yanına çağırdı. İkiside ellerini arkasında birleştirmiş V'nin yanına gelmişlerdi. V bana eliyle göstererek diğer ikisininde tanıtmıştı. "Bu Suga, bu da RM, kendisi benim sağ kolum olur." dedi.

Düşüncelerimin arasından buradan Hiç çıkamayacağım geçiyordu. Konuştum düşündüklerimle "V, baksana bi. Öldürün beni. Arkamdan ağlayacak kimse yok. Hayatım boyunca arkadaşım olmadı. Hoseok ve Jimin dışında. Yüzlerini bile görmediğim kişiler. Bir ailem yok. Beni merak edecek kimse yok. Çok geçmeden öldür beni." dedim. Bunun üzerine V sakince konuştu...

🐯

BUNUN UZERİNE V SAKİNCE KONUŞTU
AAAA güzel gidiyor bence
Muhtemelen fic kısa olucak
NASİLLL
GÖRÜŞÜRÜZ MİNİK KAPLANLARİMMM

Behind The Mask | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin