Kütüphanede ödevlerini bitirmeye çalışan zavallı üçüncü sınıflar haricinde pek bir öğrenci yoktu, onlar da profesörlerini sinirlendirdikleri için bu gece uyuyamayacak gençlerdi, ne yazık. Oysa yasak saatten önce termoslarındaki son demlerini içen Hailey ve Ophelia epey keyifliydi. Arada fısıldaşabilmek için yan yana oturuyorlardı ki bu bazı aralıklarla -özellikle saat geceye yaklaştıkça- raf aralarında işi pişirmek için gelen sevgilileri çekiştirmek için epey işlerine yarıyordu. Bazen de Hailey beğendiği kazakları ve sahiplerini gösterip Ophelia'ya soruyordu. Ophelia bir Ravenclaw veyahut Slytherin'i çoğunlukla tanıyor oluyordu, Hailey ise Hufflepuff'ı. Tanımadıkları kişilerin Gryffindor olduğuna karar kılıyorlardı. Bir yandan da Hailey, Jane Austen; Ophelia ise Shakespeare okuyordu. Tüm bunları aynı anda yapmaları şaşırtıcı bir yetenekti.
"Ah, işte Lupin."
Hailey kitabını yüzüne doğru indirdi ve kızarmış yanaklarını sakladı. Ophelia kızın platonik aşkını gözleriyle kütüphanede aradı ve en sonunda onu hemen yakınlarına otururken fark etti. Gülümsedi, arkadaşını dirseğiyle hafifçe dürttü ve dudaklarını kitabıyla saklayarak:
"Tam karşımızda." diye fısıldadı. Hailey kitabının üzerinden göz attı, bunu doğruladı ve daha da kızararak masadaki sıcak çikolatasını kafasına dikti. Onun yanındaki termosta duran kahve de Ophelia'ya aitti. Genç kız o termosu kaldırıp kahvesini yudumlarken arkadaşının bu hallerine gülümsüyordu. Hailey bir buçuk yıldır bu çocuktan hoşlanıyordu, belki de daha uzun süredir. Geçen yazki buluşmalarında Ophelia'ya her şeyi anlatmış ve Amelia'ya bile söylememesini tembihleyecek kadar utanmıştı. Bu onun küçük sırrı, gençlik aşkıydı. Bu yüzden olsa gerek Ophelia bunu çok tatlı buluyor, kızın bu hallerini çok seviyor ve ona saygısından dolayı kimseye bahsetmiyordu.
"Onunla konuşmayı denesene." dedi fısıldayarak. Utangaç Hailey daha da kızarsa da bunu yapmak istediğini gizleyemeyen bakışlarla:
"Ama nasıl?" diye sordu. Ophelia bir süre düşündü, gözleri oğlanı süzdü ve sonunda defterlerin altındaki kitabı gördü.
"Önce birkaç notu gösterip derste anlamadığın bazı püf noktaları sorarsın. Sonra kitabını yeni görmüş gibi yaparsın, bak defterlerin altındaki, senin çok sevdiğin aşk romanı. Ondan bahsedersiniz belki. Ve sonra Sirius ile Amelia'nın cezaya nasıl kaldıklarından ve nasıl da huysuz olduklarından bahsedersin. Gerisini de sen bulursun, değil mi İly?"
Hailey plan aklına yatmış gibi başını usulca salladı. Ophelia kızın saçlarını düzeltti, al al olmuş yanaklarını ovdu ve elini sıkıp:
"Hadi!" diye fısıldadı. Hailey ilk adımını bir tavşan gibi neredeyse sekerek attı ve bunu kimsenin görmemiş olmasına şükredip uysal ama hızlı adımlarla oğlanın başucunda belirdi. Remus başını notlarından hafifçe kaldırdı, kızın gerçekten kendi için mi orada dikildiğini yoksa geçip gitmek üzere mi olduğunu anlamaya çalıştı. Hailey olası en çekingen şekilde notlarını ona uzatınca başını daha da kaldırdı ve kendine uzatılan notlara bakındı. Dağılmış saçları savrulup tekrar oğlanın tepesinde aynı şekilde durunca Hailey'nin gözleri parladı ve kalbi hızlandı ama bunu belli etmemeye çabaladı. Elleri heyecandan terlemeden notu daha da uzatıp:
"Derste bir kısmı kaçırdım da, yardımcı olur musun?" diye sordu. Zavallı Remus kızın iç savaşından habersiz şekilde önce arka tarafta oturmuş göz ucuyla onları izleyen Ophelia'ya baktı ve ardından hafifçe kayıp kıza yer açtı. Hailey oğlanın Ophelia'ya bakmasıyla iyice kızararak:
"O kadar çok ödevi var ki benimle ilgilenemedi." diye açıkladı. Remus omuz silkti. Kızın tüy kalemini almak için elini uzattı, Hailey iyice gerilip kalemi çekince gözleri kızın gözlerine çevrildi. Merlin, bu kadar yakınken gözleri daha da yorgun ve kırmızı görünüyor, diye düşündü Hailey. Oğlandaki bir şey kalbini burktu ama genç kız sadece hafifçe çenesini sıkıp yutkundu. Sakin ol ve normal davran, diye tekrarladı. Avuç içleri terden kaşınsa da derin bir nefes alıp rahatlayamayacağı kadar oğlana yakın olsa da kısa ve sık nefeslerle heyecanını ve korkusunu bastırmaya çalıştı.
"Kalemi alabilir miyim?" diye sordu Remus. Hailey o an yaptığı aptallığı anladı ve kalemi uzattı. Bu aptallık olmasa da o bu tip küçük yanlış anlaşılmaları hep kendi aptallığı olarak görürdü. Ki Remus kalemi aldıktan sonra bir süre notlara bakıp duraksayınca Hailey iyice gerildi ve kalemin terli elinde ıslanmış olduğundan korkup yutkundu. Bir an önce bu anın bitmesini dileyerek dizini sallamaya başladı. Gözleri nota bakarken kalp atışlarını kulak kepçesinde dahi hissedebiliyordu.
"Çok özür dilerim ama şey... adın neydi?"
Hailey'nin gözleri nottan utangaçça kendi gibi gözlerini notlara dikmiş dudak içlerini kemiren Lupin'e döndü. Onun da en az kendi kadar gergin olduğunu anlayınca gülümsedi, Hailey fark etmese de sallanan dizi yavaşça durdu ve kolej ayakkabılarının tabanı tekrar yerle buluştu.
"Hailey."
"Ah, Hailey. Çok özür dilerim." dedi Remus. Başını kıza kaldırdı ve notu masaya bırakıp boş kalan sağ elini kıza uzattı.
"Ben de Remus."
Hailey gülümsedi. Ellerini masanın altından eteklerine sildi ve oğlanın elini eli titremeden sıkmaya özen gösterdi. Nefesini tuttuğunu elini çektikten sonra fark etmişti ve Remus notlara bakınırken nefesini tekrar düzene sokmak için aynı taktiği uygulamaya başladı. Hızlı ama kısa nefesler, sessiz sessiz.
"Burada sadece Mc'in şu notunu kaçırmışsın o kadar, notların çok temiz." dedi Remus onu fark etmeden. Kendi notlarındaki ufak detayı kıza doğru uzattı. Genç kız Remus'un hafif çarpık ve birbirine girmiş notlarının olduğu parşömeni oğlanın elinden alıp bakındı. Odaklanmaya epey çaba gösterdi ve sonunda başını sallayarak:
"Bunu kendiminkine geçirip getirsem olur mu?" diye sordu. Remus baş hareketiyle onaylayınca hızlı bir teşekkürle masadan kalkıp Ophelia'nın yanına döndü. Ophelia heyecanla sorular sorarken Hailey parlayan gözlerle parşömene bakıyordu.
"O... tahmin ettiğim gibi biri." diye mırıldandı sessizce.
"Tahmin ettiğimden de iyi bir oğlan... Bu ilk kez yaşanıyor!"
Gözleri dolu doluydu ve bu Ophelia'nın içini endişe ve mutluluk karışımı bir kafa karışıklığıyla doldurdu. Arkadaşını kendine çekip saçlarını okşarken:
"İly, yapma şöyle duygusallıklar bebeğim ya." diye tatlı tatlı mızmızlandı.
Hailey ağlamadı sevgili okurum. O yaşlar üzüntü veya heyecandan çok gözlerine parıltı veren saf ve toy bir mutluluktu.
"Hailey? Kalemini unuttun."
Remus'un sesiyle iki kız da ürkttü. Remus hafifçe eğilip kalemi masaya bıraktı ve gülümseyip sırasına döndü. Ophelia ve Hailey ise gecenin geri kalanında ondan bahsedip durdular.
Hailey'nin yanakları daha önce hiç bu kadar kızarmamıştı.
Selam!!!
Hazır yarın okullar tatilken bahanem oldu size güzelinden bi bölüm pişirdim. (Evet, artık düzenlemek değil pişirmek.)Ve ve ve
Cumhuriyetimizin 100. yılı tekrardan kutlu olsun!!!
Nice yaşlarına <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlarımız Kayana Dek
FanfictionKöşe başında sarı, kırmızı ve yeşil tonları birbirine karıştı. Genç bir kızın durgun, hoş tınılı sesi duyuldu. "Pişman olmadan yaşayalım." Gryffindor kızı kocaman gülümsedi ve Hufflepuff kızı elini aralarındaki boşluğa uzattı. "Göz açıp kapayınca...