Yoongi'nin utanıp kaçmasından sonra Jungkook kıyafetlerini değiştirmiş ve daha fazla odada durmayarak alt kata inmişti. Merdivenleri inerken hızlıca çıktığı için fark etmediği duvardaki resimleri dikkatli bir şekilde incelemekten kendini alıkoyamamıştı. Duvar, Yoongi'nin bebeklikten itibaren her döneminde çekilmiş fotoğraflarına ev sahipliği yapıyordu. Etrafı kontrol edip kimsenin olmadığını görünce telefonunu çıkartıp hızlıca bir kaçının fotoğrafını çekmişti.
"BABA!" mutfaktaki Yoongi'nin bağırışıyla neredeyse elindeki telefonu düşürüyordu Jungkook. Daha fazla oyalanmadan hızlıca aşağı inmiş ve Yoongi'nin babasını salondaki yemek masanın altına saklanmaya çalışırken yakalamıştı.
"Bay Min?" diye sorduğunda dizleri üstünde yere çökmüş bir şekilde masanın altına girmeye çalışan alfa kafasını masaya çarpmıştı.
"Şşşşt!" derken işaret parmağını dudağına götürmüş ve Jungkook'un susmasını işaret etmişti.
"Ne ben seni gördüm, ne de sen beni gördün. Tamam mı damat?" demiş ve masanın altına girip masanın örtüsünü düzetmişti. Alfa'nın masanın altına girip saklanmasından hemen sonra Yoongi çattığı kaşlarıyla salona girip babasını azarlayacakken Jungkook'u görmesiyle tüm sözlerini yutmuştu. Hâlâ utangaçlığını tam olarak üzerinden atamamış olacak ki gözlerini biraz etrafta gezdirmiş ve en sonunda boğazını temizledikten sonra konuşmuştu.
"Babam olacak o adamı gördün mü?"
Jungkook normalde asla ama asla Yoongi'ye yalan söylemezdi. Söylemezdi ama adam kendine damat demişti damat! Ayrıca şu an alfayla aynı salonda bulunduğunu göz önünde bulundurursa Jungkook'un yalan söylemekten başka seçeneği yoktu.
"Ne o beni gördü, ne de ben onu gördüm." salonun avizesinde çok ilginç bir şey varmışçasına avizeyi izlerken hızlıca konuşmuştu.
"Ha?" Yoongi'de Jungkook'un baktığı yere bakıp dediği şeyi anlamaya çalışıyordu. Alfa o kadar hızlı ve kısık sesle söylemişti ki Yoongi tek bir kelimesini dahi anlayamamıştı.
"Ne o beni gördü nede ben onu gördüm." derken ki sesi ilk söylediğine göre daha anlaşılırdı ama hâlâ mırıldanıyormuş gibi çıkıyordu.
"Jungkook ne diyorsun? Hiçbir şey anlaşılmıyor."
"Diyorum ki avizeniz çok güzelmiş ve babanı görmedim."
Yoongi "Sağol da avize ne alaka şu an?" derken boynu tutulduğu için avizeye bakmayı bırakmış boynunu ovuşturuyordu.
"Belirtmek istedim." Jungkook ise halen avizeyi izliyordu. Yoongi birkaç saniye gözlerini kısıp Jungkook'u incelediğinde Jungkook'un kulaklarının kızarmış olduğunu görmüştü.
"Jungkook! İnanamıyorum babamla iş birliği yapıp bana yalan mı söylüyorsun? Babamı kazanıp beni kaybettin şu an. Tebrik ederim, babamla evlenirsin artık!" Yoongi'nin nefes almadan kurduğu paragrafla Jungkook Sonic'e dönüşüp masanın yanına bir salisede ulaşmış ve masanın örtüsünü kaldırıp Yoongi'nin, babasını görmesini sağlamıştı.
"Aaaa oğlum naber?" hala masanın altındayken hiçbir gariplik yokmuş gibi konuşmuştu babası.
"Çok iyiyim baba! Peki senden naber, tam olarak orada ne yapıyorsun?" derken Yoongi'nin sesinde ürkütücü bir sakinlik vardı.
"Çamaşır sepetini arıyorum?" Bay Min'in cevabı olduğu pozisyon kadar saçmaydı.
"Peki, çamaşır sepetinin orada olduğunu sana düşündürten nedir babacım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille
Fanfic-Yoongi, benimle evlenir misin? -Ben çok nazlıyımdır iki gün sonra boşanmak istersin. -İstemem. -Düğünde 30 katlı pasta isterim. -Yaptırırız. -Yatlar, katlar isterim. -Hepsi var bende. -Bir sürü mücevher isterim. -Alırız. -Çok gezerim ben, olmaz. -B...