☁️
Dün olanlardan sonra düşünmekten bir türlü uyuyamamıştım, uyuduğumda ise rüyalarımı kabusa çeviren tanıdık anlar beni sanki feveran eden bir kuyuya hapsetmişti. Kabuslarımın yaşadığım ille, özlemle ya da uyuduğum yerle bir ilgisinin olmadığını dün gece saat 03:40 sularında kabul etmiştim.
Şafak, onunla bu konuyu daha net konuşamamıştık ama hatırladığım kadarıyla sözlerinde ufak da olsa haklılık payı olabilirdi.
O da belki,
Farklı boyutlarda olan rüya kapanlarımı işte tam olarak bu sebeple, bu sabah itibariyle duvarlarımdan çıkartmış ve büyük bir poşete koymuştum. Onları annemin emlak ofisine giderken yolumun hemen üzerinde olan çöp konteynırının kenarına bırakacaktım.
Açıkçası zaten tarzımı pek yansıtmayan ama bir inanca ihtimal yükleyip aldığım yuvarlak, süslü halkalardı. Meğer kabuslarımın rüya kapanına mahkum olmasını düşünmek başlı başına bir hayatmış. Ne yapacağımı bilememekle birlikte artık bunun iyi bir fikir olmadığını da kabullenmiştim. Rüyalarım, beni uzun süredir gecenin bir saatinde esir alan fakat neyse ki sonrasında kendini unutturan türdeydi. Unuttuğumdan, hatırlasam dahi korkmadığımdan bunu şu anki zaman diliminde pek problem etmiyordum.
Zaman dilimi demişken bileğimdeki saate göre saat öyleden sonra bire geliyordu. Bu sabah da erkenden uyanıp camın önünde taptaze havayla yogamı yapmış, güzel bir kahvaltının ardından biraz alışveriş için dışarıya çıkmıştım. Bu şehirde yeni olmam sebebiyle daha fazla gezmek için cadde boyu uzun uzun yürümek istiyordum ama ne yazık ki bir alışveriş merkezine gitmek durumundaydım. Tabi bunun için önce anneme uğrayıp hem bir kahvesini içecek hem de ondan bir miktar harçlık alacaktım.
Yersiz bir varsayımın içindeydim, dün olanlar hayatımın o kadar aksi yönüydü ki anları şaşkınlıkla hatırlayan yanım sakin tarafıma darbeler indiriyordu. Akşam Vural' dan sonra bir telefonla o gidişin ardından olan bitenin haberdarı olmuştuk. Söylemlere göre annem bir şey söylemeyince gelen misafirler de Vural' a karşı gelememiş, sen kimsin diyememişler. Ama o sen kimsin diyemedikleri adamla sözünü ettiği gibi şehir dışına kadar gitmişler.
Doğrusu, öyle alenen bir ailede yetişmemiştim insanların bunu bile bile gösterdikleri cüretkar davranışlar kutlanmaya değerdi, yoksa kim babamın karşısına böyle bir teklifle çıkabilirdi ki?Dünden beri garipti, Vural' ın bizim için böyle bir adım atması; özellikle aracın tekerleklerini çakıyla kesmesi hayli garipti. Babam eve geldiğinde ondan dinlemiştim ve dinlerken dahi biliyordum ki bu olay beni kendime saatlerce esir edecekti. Bir tesadüf değildi, en azından hislerim o yöne akmıyordu. Vural dün bir sebeple o aracın tekerlerini patlatmıştı.
Hem de sakin duruşunun aksine.
Tüm bunları olağan bir varsayımı silmek üzere elimdeki rüya kapanlarını konteynıra bırakırken düşünüyordum. Onların yerine duvarıma daha güzel, daha canlı süsler asabilirdim. Tarafımca hasır veya kumaş iplerin diş kamaştırmak ile tozlanmak gibi bir sorunları vardı.
Yaklaşık yarım saatin sonunda ofise gelmek üzereydim. Hava yol boyu, git gide iyice kararmış, gökyüzü ise açık griye kısa sürede bulanmıştı. Belli ki yağmur yağacaktı, renkleri alacaya dönen bulutlar buna o kadar müsait duruyordu ki fikrimde bir eminlik hissettim. Su taneciklerinin zemine düşecek olması beni mütemadiyen mutlu ediyordu. Düşünüyorum da; kışın gergin yüzü kendini belli ederken yağmurun naif soğuğu saçlarımı okşayıp boynuma dolacaktı, bu yaşayacağım en iyi anların yalnızca biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN - Son Düş
Romance☁️ +İnsanın kaderi alnında yazıyormuş. Senin alnında yara var, ben sende yara mıyım Vural? -Hayır Nazenin, insanların kaderi avuçlarında yazıyor. Benim avuçlarımda da senin yüzün var.