Bölüm 17

233 15 0
                                    

Sabah pencereden sızan güneş ışığının gözüme vurması üzerine gözlerimi aralamak zorunda kalmıştım. Odanın içerisi çok sıcaktı. Bunun nedeni ya odaya süzen güneştendi ya da sıkıca sarıldığım Alp yüzündendi. Alp'in göğsünün üstünde yatıyordum. Alp kolunu başımın altından geçirip beni sarmıştı. Bende diğer kolumla Alp'i sarmıştım. Dün akşam yatmadan önce kendimize bir sınır belirlemiştik. Fakat sabah kalktığımızda o sınırı ikimizde aşmıştık. Benim kıpırdanmam üzerine Alp'i de uyandırmıştım. Alp gözlerini açmadan mırıltılar çıkarıyordu. Tek kolumun üstünde yükselip Alp'e baktım. Sabah kalktığında bile yakışıklıydı. Dağılan kumral saçları, şişmiş dudakları, biçimli burnu, gözlerini öne çıkartan güzel kirpikleri... daha kimsenin görmesini istemediğim ayrıntıları... gülümseyip işaret parmağımla burnuna bir fiske attım. Alp güldü ve gözlerini açtı.

"Sabah sabah bana şiddet uygulamak ha?" Dediğinde güldüm ve Alp'ten ayrılmak için geriye çıktım. Fakat çıkmak istememle kaldı. Alp buna izin vermeyip belimi daha sıkı tuttu ve kendine çekti.

"Üstüne üstlük şiddet uygulayıp kaçan birisi?" Alp'le yüz yüzeydik. Tehditkar bir gülümsemeyle konuştum.

"Alp sana bir şiddet uygularım görürsün. O zaman da bunları söyleyebilecek misin bakalım?"  Fakat Alp bu halimden korkmayıp kendini tutamayarak gülmüştü. Göğsüne kollarımı bastırıp doğruldum. Hayretler içerisinde. Tek kaşımı kaldırdım. Bu sırada Alp'te beni yüzündeki hafif gülümsemesiyle izliyordu.

"Demek beni ciddiye almayıp gülersin?" Gözlerimi kıstım ve ona baktım. "O zaman bundan sonra olacaklardan da ben sorumlu olmayacağım." Dedim ve Alp'i boynundan gıdıklamaya başladım. Alp ani hamlemi beklemiyor olacak ki irkildi ve kendini sakınmaya başladı. Ben gıdıkladıkça gülüyor, ellerimi tutmaya çalışıyordu.

"İdi- ahhh yeter! İdil!" Bende bu haline güldüm. Fakat bu sanki son gülmemdi. Alp birden ellerimi tuttu ve bana baktı. Ellerimi kurtarmaya çalıştım ama sıkıca tutuyordu. Alp birden ciddileşerek:

"Sen şimdi bittin İdil. Asıl şimdi savaş başlıyor." Dedi ve beni yatağa sırtüstü atıp kol altımdan ve ayağımdan gıdıklamaya başladı. Nefessiz kalana kadar gülüyordum. Nasıl oluyordu da en çok gıdıklandığım yeri bulup gıdıklıyordu?

"Alp! Dur alp dur!" Kahkaha atmaktan artık nefesim kesilmişti ve bir ara sesim bir yerlerime kaçmıştı. Hani küçük bebekler ağlarken bir anda sesleri çıkmadan nefes alamıyormuş gibi ağlarlar ya işte öyle bir gülmeyle kalakalmıştım. Cidden nefes alamıyordum. Alp birden durdu ve sesimin gelmesini bekledi. Sesim gelmeyince korktu ve beni sarsmaya başladı.

"İdil? İdil ses çıkarsana. İdil!" En son gülmemi durdurduğum İçin bir soluklanma sesi çıkarmıştım. Ardından da kendi sesimi.

"Ah Karnım! Of Alp!" Dedim ve karnımı tutarak nefeslenmeye başladım. Alp'te derin bir nefes vererek yatağa attı kendini. İkimizde öylece yatıyorduk.

"Sen nasıl doktorsun? Nefessiz kalsam bir şey yapamayacaksın." Dedim ve ona döndüm. O da tavana bakarak konuştu.

"İdil ben böyle durumlarla pek karşılaşmıyorum tamam mı? Ayrıca bu durumun bir tedavisi yok. Senin çabanla olmalı." Dedi ve sinirlice ellerini ensesinde birleştirdi.

"Ay sen korktun mu sen! Nasıl da korkarmış. İnsan suni teneffüs yapar be." Dedim şakasına. Alp ise bana döndü.

"İdil şuan kendime çok sinirliyim. Sana bir şey olabilirdi. O yüzden lütfen sus." Dedi fakat ben onu takmayıp yanağına varla yok arası bir tokat atıp kaçtım. Kaçtım derken bildiğiniz yataktan kalkıp yatağın etrafından dolanıp kapıyı açtığım gibi kendimi salona attım. Kapıyı açarken Alp'in de yataktan kalktığını görmüştüm. Salona geçip koltuğun bir ucuna geçtim. Alp'te odadan çıktı ve yüzünde korkunç bir gülümsemeyle yavaşça bana doğru gelmeye başladı. Koltuğun arkasına geçtim. O ise önünde duruyordu. Bir o yana bir bu yana kaçıyormuş gibi yapıyordum.

Karşı KomşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin