Bölüm 19

163 11 0
                                    

Alp'in anlamaz bakışlarına eşlik eden sözleri kalbimi tekletmişti. Benim kalbimi tekletirken bir başkasının kalbini kırmıştı. Bakışlarımı Alp'ten çekip Yiğit'e çevirdim. Yiğit kaşlarını çatarak Alp'e bakıyordu. Benim bakışlarımı hissetmiş olmalı ki hayal kırıklığı dolu bakışlarını bana çevirdi. Bir şey diyemedim. Öylece baktım. Şuan herkes buradaydı. Beren hemen heyecanlanıp kulağımın dibinde bir şeyler söyledi.

"Ne? Siz sevgili mi oldunuz?" Dedi Beren. Beren'e baktım. Bakışlarımdan ne demek istediğimi anlamıştı. Alp'in bir şey söylemesine kalmadan ben söyledim.

"Daha net bir şey yok." Bunu söylerken yere bakıyordum. Kimseye bakmak istemiyordum. Baktığımda ikisinde de hayal kırıklığı görüyordum. Ama ben ne yapmıştım? Hayata tutunmaktan başka bir şey yapmamıştım. Yiğit'in yıllar sonra çıkıp gelmesiyle bütün düşüncelerim, yaşantım altüst olmuştu. Burada benim hatam neydi? Tamam Yiğit'e yardım edebilirdim. Bundan pişmanlık duyuyor muydum? Sonuna kadar. Fakat Alp konusunda emin değildim. Alp'in gözlerinde hayal kırıklığı görmek istemiyordum. Ki olması için ortada bir neden yoktu. Aramızdaki şeye henüz bir isim koymamıştık. Bakışlarımı kaldırıp Alp'e baktım. Bana bakıyordu. Ama gözlerinde hayal kırıklığı yoktu. Daha çok gözleri güven veriyordu. Derin bir nefes aldım ve bu sefer bakışlarımı Yiğit'e çevirdim. Yiğit'te bana bakıyordu. Ama gözlerinde hayal kırıklığından çok daha başka bir şey vardı. Ama tam kestirememiştim. Bu bakış kötü değildi. Daha çok özlem gibiydi. Sonunda Alp konuştu.

"Ne yapıyordunuz burada?" Dedi bize bakarken. Daha sonra Yiğit'e çevirdi bakışlarını. "Ve bu şahıs kim?" Dedi yanıma gelirken. Yiğit gülerek tek kaşını kaldırdı.

"Şahıs mı?" Kafasını eğip güldü ardından Alp'e baktı. "Sen artık bana Yiğit de." Dedi. Daha sonra ekledi. "Bu arada Cenk'in kuzeniyim." Bana baktı ve devam etti. "Ayrıca İdil'in de eskiden çok yakını olan biriyim." Bakışlarını tekrar Alp'e çevirdi. Bende Alp'e baktığımda kaşlarını çatmış Yiğit'e bakıyordu.

"Eski bir tanıdık derken?" Dedi Alp ellerini deri ceketinin ceplerine yollarken. Yiğit bana baktı. "Söylemem uygun mu?" Diye soruyordu bakışları. Şuan bu konuyu tartışmaya hazır değildim. Kafamda tonlarca düşünce vardı ve bir yenisini eklemek hiç istemiyordum. Alp'e daha sonra kendim söylerdim. Kafamı hafifçe iki yana olumsuzca salladım. Yiğit bunu gördükten sonra tekrar Alp'e döndü.

"Daha sonra İdil söyler size." Dedi Yiğit. Bunu demesinin ardından Alp bana baktı. Bana öyle bir baktı ki sanki her ayrıntımı incelemişti.

"Aşağı inelim mi?" Dedi Alp bana bakarak. Bakışlarımı Yiğit'e çevirdim. Bize bakıyordu. Alp'e baktım ve kafamı olumlu bir şekilde salladım. Alp merdivenlerden inmek için hareketlendi. Normalde asansörle inip çıkıyordu fakat ben asansöre pek binmediğim için merdivenden iniyordu. Peşinden gittim. Hiç konuşmadan aşağı indik. Burada konuşuruz sanmıştım ama Alp hiç durmadan yürümeye başladı. Bende sessizliğine ortak olarak onu takip ettim. Önceden geldiğimiz parka gelmiştik. Bir banka oturdu. Yanını gösterdi ve böylece bende oturmuş oldum. Bana baktı. Ona baktım.

"İdil neden ağladın?" Bunu sormasını beklemiyordum. Nereden anlamıştı ağladığımı? Boğazımı temizledim ve konuştum.

"Hayır ağlamadım. Nereden çıkarıyorsun böyle şeyleri?" Dedim önümüzdeki parkta kaydıraktan kayan çoçuğa bakarken. Alp'i göremesem de ne tür bir bakış attığını tahmin edebiliyordum.

"İdil artık seni tanıyorum. Utandığında yanakların kızarıyor. Ya da sinirlendiğinde gözlerin doluyor. Fakat sinirden doluyor. Ağladığında ise gözlerinin kenarları kızarıyor. Söyle bana neden ağladın? Kim ağlattı? Söyle ki bileyim." Bu sözlerinden sonra dolan gözlerimden akan bir yaşı durduramadım. Alp eliyle çenemi tutup kendine çevirdiğinde dolmuş gözlerimle ona baktım. Kaşlarını çattı ve beni göğsüne çekti. Göğsü, ihtiyacım olan yerdi. Onun kokusuyla ve sıcaklığıyla bezenmiş bir sığınaktı. Alp bir eliyle beni sarmalarken diğer eliyle saçımı okşuyordu.

Karşı KomşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin