...Minho konuşmaya başladı
"Bak Seungmin, sabah ki duruma ben pek inanmadım."
Seungmin yeni sarılan burnuyla oynarken iki yana kafasını salladı."Çocuklar haklıydı. Gece sen bir ara konuştun, bende o ara uyandığını sandım ve sana gidip gidemiyceğimi sordum. Sende yanında kalmamı söyledin."
Minho'nun ağzı açık kalmıştı. Demekki başka gecelerde de aynı şeyi yapabilirdi ve bunu oda arkadaşı Jisung'un görme ihtimali vardı. İstemiyordu...
"Kimseye anlatıcak mıs-"
"Minho neden öyle bişey yapıyım. Daha kafayı sıyırmadım merak etme satmam seni."
Minho gülümsedi ve önüne bakmaya başladı.Bir süre sonra hala burnuyla oynayan Seungmin'in elini çekti ve bırkamadan konuştu.
"Oynama artık şu burnunla!"
Seungmin ikisinin eline bakıyordu. Minho baktığını fark ettiği sırada elini çekti ve daha dik şekilde oturmaya başladı."Sıkıyor sargılar napiyım."
Minho, Seungmin'in hala burnuyla uğraştığını görünce dayanamayıp sandalyesini onun sandalyesinin önüne koydu ve elini ittirip burnundaki sargıyı açmaya başladı."Napıyorsun Minho?"
"Sargıyı tekrardan sarıcam. Yoksa sen burun kemiğini yamultucaksın."
Seungmin hafifçe kafasını salladı ve gözlerinin içine bakarak işinin bitmesini beklemeye başladı.Minho sadece sargıyla ilgileniyordu. Seungmin o an aklına gelen soruyu sordu.
"Minho."
"Söyle."
"Sen neden beni sevmiyorsun, bana katlanamıyorsun?"Minho elindeki sargıyı bırakmadan gözlerinin içine baktı.
"Ne alaka şimdi?"
"Neden yalan mı?"
"Yalan değil, uydurma sadece.""O zaman neden bana katlanamıyorsun?"
Minho sargıyı sarmayı bitirdiğinde sandalyesini yerine çekti.Seungmin cevap vermiyceğini düşünüyordu ama Minho, aklındaki karmaşık cümleleri toparlayabildiği kadar topladıktan sonra konuşmaya başladı.
"Bak Seungmin. Ben sana katlanamıyor yada seni seviyor değilim. Ben seni seviyorum ama sende farkındasındır ki seninle benim kafa uyuşmuyor. Benim sana bulaşmamdan dolayı bunu diyorsan eğer ki, insan sevdiğine bulaşırmış. Ben sana nazım geçiceğini düşündüğüm için sana bulaşıyorum. He eğer birdaha bulaşma dersen bulaşmam. He bazı sinirle söylediğim şeyler var. Mesela geçen hafta 'bana pas atma.' demem gibi. Onları da umursama."
Seungmin, Minho'nun konuşması bitene kadar gözlerini bütün vücudunda gezdirmişti ve bu çok hoşuna gitmişti. En sonunda Minho susup suratına bakınca gözlerinin içine baktı ve gülümsedi.
"Ne gülüyorsun?"
"Minho, sen hep bana bulaş olur mu?"
Minho anlam verememişti. Suratına boş boş bakan çocuktan gözlerini çekti ve gitarına uzandı Seungmin.Notalarda parmaklarını gezdirdikten sonra en sevdiği ve şimdiye kadar sadece iki kere çaldığı özel melodiyi çalmaya başladı.
Minho huzurla onu dinliyordu. Seungmin'in gitar çalması her zaman hoşuna gitmişti. Seungmin gitar çalmayı, depresyon dönemlerinden geçerken öğrenmişti ve kendine arkadaş olarak bilmişti. Şimdi ise başkalarını etkileyebilecek kadar güzel çalıyordu.
Minho, Seungmin durduğunda ona döndü. "Bitti mi?"
Seungmin kafasını salladı.
"Evet. Saat 2 oldu ve yarın senin antrenmanların var."
Seungmin'in üzüldüğünü gördüğünde Minho kafasını önüne eğdi. Aklına birşey geldiğinde güldü ve ayağa fırladı.Seungmin'in omzunu patpatladı.
"Bence sende yatmalısın."
"Neden?"
"Orasını boş ver."
Yanından ayrıldı ve odasına gitti.Seungmin de oturduğu yerden kalktı ve yukarıya çıkmaya başladı.
Odada Chan'ın hala uyanık olduğunu gördüğünde şaşırmıştı. Hiç uyanık kalmazdı normalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stay Away/2Min
Teen FictionBirbirlerinden uzak durmak isteyen ve ellerinde olsa birbirlerini bir kaşık suda boğucak olan Minho ve Seungmin ikilisi, gün geçtikçe birbirlerine âşık olurlar...