BOOK TWO : The Red Hood.

401 37 9
                                    

Toprağın kokusunu bile alabilen genç bir kızdı Anna.Çok az kişinin kısa yol olarak kullandığı kestirmenin bulunduğu ormandan geçerken adımları hızlanmıştı.

Büyük annesinin evine gitmeden önce kasabadaki bir çocukla olması gerekenden fazla eğlenmişti.hırkasına daha sıkı sarılarak geçtiği soğuk yolun sonuna geldiğinde,hava çoktan kararmaya başlamıştı.Annesine söz verdiğinin aksine bu sefer eve dönemeyecekti anlaşılan. 

Ve büyük annesi...ona her zaman gökyüzü kadar parlak mavi gözlere sahip olduğunu söyleyen yaşlı kadın...hayatının son damlasına kadar kendini küçük kulübesine kilitlemeye karar vermişti. İşin aslı,Anna her defasında ona yemek götürmekle uğraşmaktan bıkmıştı. Genç bir kızdı ve yaşıtları gibi eğlenip tozmak istiyordu.Burada harcadığı vakitte erkek arkadaşıyla saatlerce takılabilirdi.

Kulübenin dumanı tüten bacası görüşüne girdiğinde soluk soluğa kalmıştı. Son bir hareketle hızlandı ve kulübenin girişine ulaştı. Bahçe kapısından geçeceği sırada bir ses ile birlikte duraksadı.

Bir çıtırtı.

Ağaç dalının kırılma sesi...

Anna içinden birisinin onu takip edip etmediğini düşünmeye başladı. Bu ormanda kim dolaşabilirdi ki? 

Hayvanların dışında...

Sepetinin üstündeki bezi düzelterek telaşla bahçeden geçti ve kulübeye girdi.Ahşap kapının gıcırtılı sesi kulaklarına dolarken yüzünü ekşitti. İçerisi rutubet kokuyordu. Her gelişinde biraz daha midesini kaldıran bu iğrenç kokudan birgün kurtulmayı dilemişti. 

''K-kim var orda?''

Anna,büyükannesinin sesini duyduğuna hiç mutlu olmadan yatağının baş ucuna doğru ilerledi. Her bir adım yerdeki tahtaları çivilerinden geriyor ve yine kulak tırmalayan başka bir ses daha oluşuyordu. ''Benim büyükanne.Kırmızı başlıklı kız.''

''Ah..güzel Anna'm.Hoşgeldin.'' Anna, büyükannesinin baş ucundaki sandalyeyi geriye çekip oturdu. ''Annem sana yemek gönderdi. Gelirken yolda birkaç tanede çiçek topladım.'' derken sepetin üzerindeki kareli örtüyü kaldırdı ve bir somun ekmekle reçeli komidinin üzerine koymaya başladı. ''Her ne kadar bahçenin etrafında bunlardan düzinelerce olsada evin içine biraz renk katsın istedim.'' diyerek bi buket yaban çiçeği çıkartıp komidinin boş kalan kısmına koydu.

''Çok teşekkür ederim.'' büyükannesinin mutlu gelen sesi ne kadar içini burksada ayağa kalktı ve sepeti eline alıp mutfağa doğru gidecekken durdu. 

Eli sepetin içine kaydı ve gözlerini kapatıp bir süre öylece derin derin nefes aldı. Yapmalı mıydı?

Başını salladı ve hızla evin dış kapısına koşup etrafa baktı. 

Tahmin ettiği gibiydi.Dışarda birisinin onu izlediğini biliyordu. Ancak,bir ağaç kütüğünün altında ayaklarını ileriye uzatmış solgun yüzlü zayıf bir kadınla karşılaşmayı beklemiyordu.

''Bir zamanlar bu gökyüzünde...'' kendi kendine konuşmaya başladığında ellerini havaya kaldırmış ve parmak aralarından gözlerini yukarıya dikmişti. ''...öyle güzel varlıklarla uçardım ki.Ama şimdi...sırf aptal bi kız için hem güçlerimden hemde hayatımın en can alıcı noktalarından vazgeçtim.Harika!'' Sonra ellerini sinirle aşağıya yumruk yaparak indirdi ve gözleri annayı yakaladı. ''Ve a-ha.İşte  diğer suçlu ruhta burada.''

Suçlu Ruh? Anna alt dudağını dişleyerek kaşlarını çattı ve bekledi. ''Burada ne arıyorsun? Büyükannemin bahçesinden bir şey mi çalmaya çalışıyorsun yoksa?''   suçlamalı sorularından sonra kadının buna benzer cevaplar vermesini umdu ama tam aksina kadın gülerek ayağa kalktı. ''Birde hırsız damgası yedik iyi mi?'' sonra üzerini düzelttkten sonra cebinden bir paket sigara çıkartıp jelatini açmaya başladı. ''İnsanların zayıflıklarıda tam olarak bu.İyi ve kötüyü ayırt etmekte çok aptallar.Sende öyle düşünmüyor musun Anna Bells?'' 

BEDTIME STORIESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin