BOOK TWO : Wolf and His Cage

224 28 22
                                    

''Neredeyim ben?!'' Anna hızla etrafını yoklarken çığlık atıyordu. Kendini bambaşka bir yerde bulmuştu ve nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu.

Bu yüzden koştu.

Durmadan ormanın içinde koştu.

Herhangi bir yol veya patika bulmaya çalıştı ama yoktu. Sadece ağaçlar...

Sadece ağaçlar ve aralarında süzülerek koşan kırmızı başlıklı bir kız vardı.Elindeki sepete sımsıkı sarılmıştı. Yardım istiyor ama yanıt alamıyordu. 

Hava yavaş yavaş kararana kadar, bacakları artık pelte kıvamına gelene kadar koştu ve en sonunda gidebileceği kadar gittikten sonra bir kayanın dibinde çöktü. ''Daha fazla koşamam.'' dedi kendi kendine.

Gece üzerine yavaştan çökerken ilk defa iliklerine kadar korkuyu hissetmişti. Yalnızlık ve çaresizlik korkusu...

Ta ki bu uçsuz bucaksız görünen ormanın içinde yankılanmaya başlayan adım seslerine kadar.Hızla ayağa kalktı ve etrafına bakındı. Birisini görebilme umuduyla gözleri hızla etrafı tararken içindeki tedirginlik artmaya başladı. Birisinin yaklaştığını hissedebiliyordu. Kendi nefes alış-verişini dindirmeye çalışırarak gerisin geri yürümeye başladı. Sırtı ağacın gövdesine değene kadar gittikten sonra başını geriye yasladı ve beklemeye başladı. Gelen her kimse sesini duyduğu için gelmiş olabilir miydi? 

Belki de olabilirdi. Bunun olasılığını düşünerek ortaya çıkmayı düşündü ama ya değilse? Böyle bir olasılık daha vardı.

Belki de bir hayvandır. Diye düşündü.

Adım sesleri dindiğinde daha fazla kulak kesildi. Sessizlik sanki fırtına öncesini andırıyordu.

''Ne yapıyorsun sen burada?'' 

Çığlık atarak geriye sıçradı. Ağacın dibindeki çocukla göz göze geldi hızla. Kimdi bu çocuk? Birden bire nasıl önünde bu şekilde belirebilirdi? 

''S-sen kimsin?''

Genç adamın dişlerini göstericek kadar güzel gülümsemesiyle Anna, kendini biraz daha geriye çekti. 

''Ruhu karanlıkta huzur bulmaya mahkum yalnız bir kurt diyelim.'' dedi kendi şakasına bir hayli yüksek sesle gülerek. Lakin bu hareketi Annayı güldürmemişti.  ''Asıl sen, burada yalnız başına ne arıyorsun kırmızı başlıklı kız?'' 

Anna, sepetini bu yabancı çocuğun arkasında farkedince nefesini tuttu. Ona bir şey demeden ilerleyip alması imkansız görünüyordu. ''Seni ilgilendirmez.'' 

''Yabancıların ormanımda dolaşması bilakis beni bayağı ilgilendirir. Adın ne?'' dedi bu sefer yabancı çocuğun ciddi şekilde gelen sesiyle. 

''Anna.'' diye vurgulu bir şekilde söyledi adını. Çocuk dürüstlüğünü anlamış gibi başını aşağı yukarı salladı. ''Memnun oldum, Anna. Bana Wol- Wolfred diyebilirsin.'' 

Anna, Wolfred'in yüzüne daha dikkatli baktı. Simsiyah gözleri ve beyaz teniyle gerçekten çok...hoş bir görünüme sahipti. Üzerindeki uzun yağmurluğa benzeyen ceketin ceplerine ellerini sokarak vahşi bir havası varmış gibi görünüyordu. ''Sen benim göğüslerime mi bakıyorsun?'' diye kaşlarını çatarak söylendiğinde Wolfred gülümsedi. ''Bu şekildeki bir dekolteyle burada dolanmaya nasıl cesaret ediyorsun ona şaşırdım.'' dedi gayet masum bir şekilde.

''Senin ormanın değil mi? Suçluları burada barındırmadığın sürece bir halt olmaz.'' diyip hızlı bir şekilde yanından geçip yerde bıraktığı sepete eğildi. 

''Senin bir suç işlemediğini nereden bileceğim, Anna?''

Anna durdu. Sepeti almadan ayağa kalkıp ona doğru döndü. ''Bu da ne demek? Beni bir şeyle mi suçluyorsun?''

Ellerini ceplerinden çıkartıp birbirine vurdu. ''Belki de.'' sonra ona doğru yaklaşıp Anna'nın yüzüyle aynı hizaya gelecek kadar eğildi. ''Büyükannenin durumu nasıl?'' 

Anna olduğu yerde dona kaldı. Biliyordu.

BİLİYORDU!

''S-sen ne...''

''Hm gerçi en son baktığımda kendisi dolabında uyuyormuş gibi duruyordu.'' Rahat bir tavırla yana doğru eğilip sepetin üzerindeki bez parçasını çekip fırlattı. İçindeki kitabı eline alıp kapağını okşarken, ''Gereksiz bir karakterdi zaten, değil mi?'' diye sorup kitabın ilk sayfasını araladı.

''Sen neyden bahsediyorsun?'' Anna korkuyla karışık merakını bastıramamıştı. Wolfred, kitabın sayfalarını çevirdikçe bakışları daha da koyulaşıyormuş gibi duruyordu.''Hey Anna. Sana ne diyeceğim bak. Annen büyükannene giderken hep ne der?''

Anna robot gibi hızlı bir şekilde cevap verdi. ''Yabancılarla sakın konuşma.Kestirmeden gitme. Bildiğin yoldan şaşma.'' 

Wolfred önce hızlı bir şekilde güldü ve sonra ciddi bir şekilde. ''Beni tanımıyorsun.Peki benimle neden konuşuyorsun?'' En sonunda sesli bir şekilde kapatarak yere sert bir şekilde bıraktı.

Anna yutkundu. 

''Ben de bir yabancıyım. Ve...-gözleri üzerinde gezindi.- burada ikimizden başka kimse yok.'' 

Sana istediğimi yapabilirim.

Anna'nın zihninde yankılanan sesle birlikte geriye doğru ilerlemeye başladı. Kaçması gerekti. 

''Benden kaçamazsın. Koku alma duyum seninkinden çok daha iyi.'' Sonra dişlerini gösterecek kadar büyük bir şekilde gülümsedi. ''Bu ormanda tek başıma ne kadar zamandır seni bekliyordum haberin var mı?''

Anna daha fazla dayanamarak arkasını döndü ve son sürat koşmaya başladı. 

''Benden kaçamazsın Kırmızı başlıklı kız. Seni bulurum.''

Ve seni bulduğumda...

sonu

hiç

iyi 

bitmeyecek.

-Kurt uluyuşu tüm ormanda yankılandı.-


BEDTIME STORIESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin