" N-Ne neresi dedin " O iri yarı adam bana nereye geldiğimi söylemişti öyle. Cehennem mi AZAP ASKERLERINE KARŞI KURULAN KARANLIK CEHENNEM MI yoksa öldüm de o cehennem mi ?
İkisi de çok mantıksızdı. Ben iyi bir insandım kesin cennetliktim kesin."Cehennem dedim Sarı bukle. " başımı iki yanıma çevirdim. Etrafım kalabalıktı bana bakıyorlardı. Dizlerimin üstüne oturup etrafa baktım.
Az önce yüksek bir yerden aşağı düştüm ve bir şeye çarptım oradan zıplayıp bulunduğum konuma geldim acaba başımı bir yere mi vurdum ben. Başımı arkaya çevirdiğimde koca bir ağ vardı çukurun altında. Sanırım oradan zıplamıştım, bana bakan gözleri es geçerek etrafa göz gezdirdim. Mağara gibi bir yerdeydim ama daha gelişmişti. Mağara duvarında koca oyuklar ve oyukta geniş koridorlar vardı, buraya ulaşmak içinse merdivenler, burada bir sürü köprü, merdiven ve stand bulunuyordu. Her merdiven ve köprünün bağlandığı büyük bir stand vardı ve en büyük olarak tahmin ettiğim standın üstündeydik cam korkuluklar vardı standları ve köprüleri çevreleyen. Buradan gördüğüm bu standın altının kırmızı bir nehir olduğuydu. Nehir değil lavdı bu, ne kadar aşağıdaydı burası böyle?
Etrafı göz gezdirirken artık alışkın olduğum Yeşil gözlerle buluştu gözlerim, bana bakıyordu diğer herkes gibi ama daha farklı. Biliyordu sanki buraya düşeceğimi, şaşkın değildi çünkü. Bana zaman tanıyordu.
Arkamda minik bir gürültü ile iki kişi belirdi onlarda mi düşmüştü bu çukura?
" Atlas, çıktık ve gördük, azap askerinin işi bitti; kimse de yo-" bana bakınca durdu. Sarışın altın gözlü oğlan. Ayağa kalkmış üstümü silkeliyordum ellerimle. Belimi avuşturarak doğruldum ve o ikisine baktım çok benzeyen iki kişi vardı karşımda sadece birinin benim gibi beni vardı yüzünde. Dudağının yanında minik kahve bir ben. Az önce konuşan kişi bana tip tip bakarken bende ona baktım.
" Bu hanımefendiyi perlanın yanına götürün," dedi adının atlas olduğunu öğrendiğim Yeşil gözlü bey. Bensiz olan adam emrin olur der gibi bakarken yüzünde beni olan adam bana dönüp " Yeni ziyaretçilere bayılırım, cehennem sevecektir seni. " dedi. Ne demezsin çok sever beni etrafım lav dolu bayılacağım şimdi.
Daha sonra bana yaklaştı ve şeffaf bir bilekliği bana taktı, taktığı an bir kelepçeye dönüştü, neye şaşıracacağımı şaşırmıştım.
O an düşürdüğümü sandığım beynim çalışmaya başladı " Ne oluyor? Kahretsin nereye düştüm ben? Sen de kimsin ve neden kelepçeliyim?" Atlas bey ya da yeşil gözlü devciğim konuştu. " Cehennemdesin dedik ya, gizlice girersen böyle olur. Benimle gelseydin yaşamazdın bu durumu da sen bana 'benim gibi zarif bir hanımefendi senin gibi bir domuzu ne yapsın ki! İblis suratlı domuz.' demiştin."
Evet öyle demiştim hala da arkasındayım, etrafımdaki insanlar bana garip bir şekilde bakınca yutkundum şu an arkasında olamam gibi duruyordu. Yeşil gözlü beyefendi bana gülümseyerek baktı.
" Neden buradayım, az önce bir askerden kaçıyordum be! " böyle söyleyince kalabalıktan biri konuştu " Asker yok edildi, sen de düştün buraya eğitimin tam ortasına hem de," konuşana baktım, beyaz saçlı kısa boylu, güzel fiziği olan kahverengi büyük gözlü biriydi, ilk bakışta tatlı görünüyordu. Üstünde siyah bir tişört Yeşil bir pantolon, ellerinde ise kedi patisine benzeyen bir eldiven vardı pelerin ya da giysi yoktu, etraftaki herkesin kıyafeti böyleydi.
Tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki yeşil gözlü bey beni durdurup"Senin gibi bir zarif hanımefendi burada ne yapıyor onu perlanin yanında öğreneceğiz, çünkü bu hanımefendi konuşursa çok kaba ve acemice konuşacakmış gibi duruyor ha? James zorluk çıkartmadan götür onu" ayy çokta fifi ben kaba konuşmuyordum bu bey çok gereksiz konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Krallık Ateşi
FantasyKatliamlar, yaşayamayan insanlar, baskınlar ve daha nicesi Azap timinin yaptığı onca katliam insanları öldürdü,köyleri ateşe verdi ama bu ateş yeraltındaki Cehennem'i besledi, ateşlerini harladı. Şimdi Cehennem'in İblisleri Azap'a ve Krallığa döktük...