Kanlı düğün - 1

62K 2.6K 793
                                    

Beklemeyi düşünüyordum ama sabredemedim :) Bu kez fantastik bir hikaye kuruyorum hayalimde. Umarım beğenirsiniz. 

Parmaklarımı okyanusun güneşe dokunduğu yüzeyinde gezdirirken, binlerce metre aşağıdaki düğünden gelen şarkıları, balinaların su halkını kutlamak için çıkardığı gıcırtılı sesleri ve tam arkamda, benimle birlikte okyanusu ışığa boğmak için görevlendirilen Narin'in mızmızlanışını duyabiliyordum.

"Aylaklık etmeyi bırak." dedi, sinirle. Alabildiğine gülümseyerek okyanusun yüzeyinden ayrılıp, kollarımı iyi yana açtım ve ardımda bıraktığım parıltılarla birlikte dibe doğru dalışa geçtim. Hem Narin'in hem de benim üzerimde olan, düğünlere özgü, kristalli, yöresel kıyafetler, okyanusla aramda ona karışmamı engelleyen bir engel olarak duruyor ve canımı sıkıyordu bu. Yine de gelini görebilmek istiyorsam bütün bunlara katlanmak zorundaydım.

"Neredeyse başlayacak." dedim, Narin'e seslenerek. Okyanusu ışıklandırma işinden o kadar sıkılmıştı ki, hevesle başını salladı ve bütün huysuzluğundan sıyrılarak yanıma aktı.

"Neden dipteki hazırlıklara katılamıyoruz? Her sene aynı şeyi yapıyorlar." dedi, hayal kırıklığı dolu bir sesle. Omuz silktim ve orkinos sürüsünün arasından geçerken, balıkların arasında sesimi duyurabilmek için bağırarak,

"Böylesi daha iyi!" dedim. Okyanusta yalnız ve özgürce dolaşabileceğimiz nadir zamanlardan biriydi yaşadığımız. Düğün hazırlıklarını izleyememek ve su dansına katılamamak benim de canımı sıkıyordu ama kısa süreli özgürlük için seve seve katlanabilirdim buna.

Dört bin metrelik suyu göz açıp kapayıncaya kadar katedip dibe vardığımızda, gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Vazgeçiyordum! Bizi yüzeye göndermeleri gerçekten insafsızlıktı! Müziğe eşlik ederek iki yana savrulan ve ansızın suya karışarak yok olup, sonra tekrar ortaya çıkan su halkına bakarken, dansa katılmamak için kendimi zor tutuyordum. Narin kararsızlığımı fark edip kolumdan tuttu ve mercanların arasına çekti beni.

"Bu düğünde de beni yalnız bırakırsan, gerçekten bozuşuruz." dedi kaşlarını çatarak. Beyaz teninden yayılan aydınlık ışık turuncuya boyanmıştı. Öfkelendiğini o kadar kolay belli ediyordu ki! Bütün alaycı ve başıboş tavırlarıma rağmen beni bunca yıl çekebilmiş olması bir mucizeydi. Göz kırptım ve elinden kurtulup, beni durdurmasına fırsat vermeden suya dönüştüm. Okyanusla bütünleşmekte zorlansam da, kısa süreliğine suyu tadabilmek, suyun kendisi olabilmek beni rahatlatmıştı. Gözlerim dans eden kalabalığın içinde onu arıyordu benden izinsiz. Ne var ki arayışım, gelinin Mariana'dan çıkıp, alkışlar, ıslıklar ve hep bir ağızdan söylenen şarkılarla meydana doğru akmasıyla sona erdi.

Büyümüş göz bebeklerim ve dalgın bir hareketle geriye atmaya çalıştığım saçlarımla ona bakakalmıştım. Öyle güzeldi ki! Düğünleri sevmemin tek nedeni buydu sanırım. Yakın bir zamanda bu gelinliği giyip tıpkı böyle bir düğünün baş kahramanı olabileceğim hayaline gömülüyordum sürekli.

"Ağzını kapat, Mavi."

Korkudan hafifçe sıçrayarak sesin geldiği yöne döndüğümde, onu gördüm. Tam arkamda durmuş, çenesini omzuma yaslamış, geline ve ardından ona doğru akan damada bakıyordu sakince. Ne düşündüğünü, yüzünden ya da gözlerinden kestiremiyordum.

O da, tıpkı benim gibi, ikimizi Mariana'dan çıkarken hayal ediyor muydu?

"Çok güzel..." diye fısıldadım. Fısıltım, şarkıları ve neşeli haykırışları geçemeden, yalnızca onun kulaklarına dek yol bulabilmişti.

"Sıkıcı." diye mırıldandı. Kollarını belime dolayıp, ayaklarındaki şeffaf perdelerle suyu dalgalandırdı. Kalabalık aniden mümkünmüş gibi daha da artmış, ortalık dans eden çiftlerle dolmuş, şarkıya eşlik eden su cinlerinin sayısı belki iki katına çıkmıştı. Balinaların sesi artık daha yakından geliyor, mercanların arasındaki çocuklardan kaçan deniz anaları ortalığı velveleye veriyordu.

Su CinleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin