Ön İzleme- Şırınga

125 15 4
                                    

Merhabalar... Ben Helin Gezgin.

Kitabımın ilk bölümüne hoş geldiniz:) 

Şuan bunu okuyorsanız, şunu söylemek isterim; Şırınga ile güzel bir serüvene başlamak istiyorum. Bu yolda bana destek olursanız gerçekten çok mutlu olurum. 

Bunun için elbette ki ekstra büyük bir şey yapmanızı beklemiyorum. Sadece kitabımı okuyarak bana bir şans vermenizi isterim. Tek temennim, yoğun bir arzu ve istekle yazdığım kitabın okunması ve beğenilmesi...

Buraya kadar okuduysanız mükemmel sjsjsjjsjsjsjsjs. Şimdi bölüme geçebiliriz

İyi okumalar dilerim:))

***********




Bu üçüncü çocuk cesediydi. Üç hafta içinde üç çocuk ölümü yaşanmıştı. Üç küçük can nedeni bilinmeyen bir şekilde veda etmişti yaşama. 

Boş ve ıssız bir sokakta görünen tek şey mavi ve kırmızı renkte ki polis ışıklarıydı. Bir sokak lambası vardı ancak yanmıyordu. İki günü aşkın bir süredir mahalleyi aydınlatan tek şey evlerin odalarından çıkan ışıklardı. Onlarda bu koskoca sokağı aydınlatmak için oldukça zayıf kalıyorlardı.

Sarı bir şeridin arkasında kalan insanlardan yükselen sesler durumun özetiydi. Mevzuyu öğrenen her kişinin ağzından çıkan 'Aaa' nidaları, haber muhabirlerinin olayı anlatma heyecanı, kendi aralarında konuşan insanların fısıltıları, Olay yeri inceleme ekibinin fotoğraf makinesinden çıkan flaş sesleri geceye dair duyulan tek şeydi. Ta ki duyulan bir araba sesi ve göze çarpan beyaz renkte ki araba farına kadar.

Gözler gelen ses ve görünen ışık ile birlikte ortama giriş yapan arabaya çevrildi. Yeşil bir range rover geceye inat bir sakinlikle park edildi. Gelen kişinin kim olduğunu elbette ki biliyorlardı. Bu yüzden kameralar ve muhabirler anında o tarafa doğru yöneldiler. Onun ağzından alınan tek bir  cümle bile yüksek reyting demekti. Bunu kaçırmayı kimse istemezdi.

Far ışıkları kapandı, araba durdu. Bunlara eşdeğer olarak vakit kaybetmek istemeyen kadın arabanın kapısını açarak oldukça mekanik bir şekilde indi arabadan. Kapıyı kilitleyip ilerliyordu ki karşısına gelip onu soru yağmuruna tutan muhabirler ve direkt yüzünü hedef alan kameralar ile duraksamak zorunda kaldı. Henüz olay yerine gidip inceleme yapmadan ondan açıklama bekleyen insanlara ifadesizce baktı. 

Durumu fark eden memurlar hızla savcının yanına gelerek ilerlemesine yardımcı oldular. Siyah şalını işaret parmağı ile kenarını düzelterek ilerledi Sahra Sıraç. Arkasından yükselen sorulara ise kulak asmadı, şuan daha mühim bir işi vardı. Memurların şeridi kaldırması ile eğilerek hızla ilerledi. Onu gören ekibin bir kısmı başını önüne eğip baş selamı verirken, başka bir kısmı "Hoş geldiniz Sayın Savcım" diyordu. O ise her zaman ki gibi sessiz bir şekilde başını hafif öne eğerek karşılık veriyordu.

Biraz daha ilerleyerek cesedin bulunduğu yere ulaşmıştı. Cesedin başında durup cesedi incelemeye çalışan baş komiser de onu görünce diğerleri gibi duruşunu dikleştirip başını saygı ile önüne eğerek selam vermişti. O da diğerlerine yaptığı gibi başı ile karşılık ermek ile yetindi. 

Yerde yatan küçük çocuğa döndü bakışları, artık nefes almayan küçük çocuğa... Olay yeri ekibinden bir eldiven istedi. Eldiven gelir gelmez eline takıp çocuğun yanına yaklaşarak diz çöktü. Solmuş yüzüne rağmen oldukça tatlı bir çocuğa benziyordu, bir öncekiler gibi...  Omuzlarına kadar atılmış bir battaniye vardı. Sol baş ucunda ise bir hikaye kitabı vardı; Küçük prens...

Bunlar oldukça şaşırtıcı şeylerdi. Daha önce karşılaştığı hiçbir davaya benzemiyordu. Şayet herhangi bir haberde bile buna benzer bir şey görmemişti. Hangi manyak öldürdüğü insanı yumuşak bir yere bırakıp, üstünü örtüp, baş ucuna masal kitabı bırakırdı. Nasıl bir psikolojiydi bu... Sahrada herhangi bir karşılığı yoktu bunun. Anlam veremiyordu. Hele de öldürdüğü çocukları bıraktığı yeri, 155'i arayıp kendini robotik bir sesle ihbar etmesine hiç anlam veremiyordu.

Kurduğu cümle sadece bir adrese dayalıydı. Onun dışında söylediği şey ise şuydu, "Ben yapmam gerekeni yaptım. Sıra sizde." 

Düşüncelerinden sıyrılıp tekrar çocuğa döndü. Her zamanki gibi nabzını yokladı. Zira yüz ifadesi bir uykuda gibiydi. Kalbine bir bıçak daha saplanırken sar zor yutkundu. Buz gibi bir ten ve artık atmayan bir nabız. Yaş aralığı 7 ila 8 gibiydi. Bundan önce yaşanan diğer iki ölümde  aynı yaş aralığına sahipti. Aynı şekilde bulunmuşlardı. Biri kız diğeri ise erkekti.  

Çöktüğü yerden doğrularak olayı özet geçmesi adına bakışlarını baş komisere çevirdi. Komutu alan komiser ise başladı anlatmaya.

"Yaklaşık bir buçuk saat önce çağrı merkezine gelen bir ihbar ile, bir araç bildirilen adrese, yani buraya geldi. Onlar buraya ulaşıp cesedi bulana kadar çevredeki kimsenin burada bir çocuğun ölü olduğundan haberi yoktu. Ekipler buraya yoğunlaştıkça insanlar ne olduğunu merak edip gelip baktı, ve ancak bu şekilde haberleri oldu." dedi komiser. Es verince ise aklındaki düşünceyi Sahra dile getirdi.

"Yani sen diyorsun ki, Bu çocuğu daha buraya getirip bırakmadan bizi aradı. Öyle mi?" dedi Sahra.

Başını aşağı yukarı sallayarak onayladı onu komiser, ve devam etti. "Bundan emin olduğumu kesin bir dille söyleyebilirim savcım. Karşımızdaki insan bir ruh hastası ve bence buda gayet mümkün. Sanki..." dedi ve sustu. Devamını ise Sahra tamamladı.

"Oyun oynuyor!" dedi mırıldanarak. Komiser ise tekrardan başını sallamak ile yetindi.

"Henüz tam anlamı ile vücuduna bakıp inceleyemedik, her şey otopside belli olacak ancak herhangi bir yerinde bir darp izine veya kana rastlamadık. Yoldan geçen biri fazla yaklaşmadığı takdirde öldüğüne inanmayacak şekilde duruyor. Uyuyor gibi."

Tam o anda ise onların biraz ilerisinde kalan alanda araştırma yapan bir adamdan ses yükseldi.

"SAVCIM! BAŞ KOMİSERİM! Burada görmeniz gereken bir şey var!" diye bağırdı. Bakışlar aniden o yöne dönerken hızlı adımlar ile o yöne ilerledi Sahra ve komiser.

Çocuğun bulunduğu yerden on adım ileride, bağıran adamın yanına gelince durup  ne olduğuna baktılar. Ve tahmin edilen şeyi görünce  bir seri katil ile karşılaştıklarına kesin bir dil ile kanaat getirdiler. Bu davadaki en büyük delil parçası olan, seri katilin imza niyetindeki şeye baktılar.

Olay yerinde ele geçirilen üç ayrı dosyanın üçüncü ayrı parçası. En önemli ortak parçası;

ŞIRINGA...

**************

Okuduğunuz için teşekkürler. Bu kısma kadar okuyup birde beğendiyseniz ne mutlu bana. Duygu ve düşüncelerinizi yorum kutularına bırakırsanız iyi bir iletişim kuracağımıza inanıyorum. Gelecek bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın.

ŞIRINGA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin