Bölüm [2] - Mavi Güneş

75 10 11
                                    

İçeri girdiğim anda ne kadar havasız olduğunu fark ettim. Siyah mat duvarlar yer yer beyaz çizgilerle asimetrik bir görünüm kazanmıştı. Koridorda yavaşça ilerleyerek son kapının önünde durdum. Derince bir nefes kapıyı açtım. Daha önce bir kez gelmiştim fakat ortamda değişen bir şey olmadığını fark etmem uzun sürmedi. Bir pencere vardı fakat o da pekte büyük değildi. Tek dikkat çekici şey bu olacak değildi ya. Sonuçta koca odada sadece bir masa ile sandalye vardı. Sandalyede oturan adamı incelemeye başladım. Solgun teni, açık yeşil göz rengi, siyah saçlarıyla uyuşan güzel bir siyah takım elbise giymişti. Beni gördüğü an papyonunu düzeltti ve cebinden bir sigara çıkarttı. Muhteşem bir ustalıkla ağzına götürdüğü sigarayı yakarken, güzelce bir yutkundum. Bana yaklaşmamı işaret etti. Boğazım kurumuştu. Elimdeki evrakları sıkıca kavrayarak yaklaştım. Evrakları gözüyle işaret edince uzatmak için eğildiğimde boğazımdan tuttu.

- Tek görev bu değildi biliyorsun umarım.

- ...

- Hedefi öldürmeni söylemiştim. Dediğim yapıldı umarım.

- Hedef koruma altındaydı. 

Yüzüne baktığımda solgun yüzünde yeni bir şey fark ettim. Gülümseme... Anladım ki işim bitmişti. Hemen arkamı dönüp kapıya yöneldim. Ardımdan gelen kahkaha bugün çok zor bir gün geçireceğimin habercisiydi. Geldiğim koridoru hızlıca kat ettikten sonra kapıyı açıp kendimi soğuk caddeye bıraktım. Neden böyle bir halt yemiştim ki. Yapmam gerekeni yapmadım. Ya şimdi ? Sokağın köşesinden dönünce yerimde kala kaldım. Hedef oradaydı ve yalnızdı. Bu bir fırsattı yaptıklarımın telafisini ancak bu şekilde yapabilirdim. ***Kafamdaki şeytanlar masaya oturdular ve ... Karar verildi. Hedefe dokunulmayacak yola devam edilecekti.*** Onlar söylüyorsa bir bildikleri vardır. Sonuçta bugüne kadar paçamı onlar sayesinde kurtardım. Nefes alıp yürümeye devam edecekken birisini kolumdan tutup çekmesi ile ceketimin cebindeki bıçağa sarılmam bir oldu. Tam hamle yapacağım sırada yüzüne bakakaldım. Bu bir şaka olmalıydı. Gerçek olamayacak kadar güzel bir kızdı ve bana baktığını anladığım anda bıçağı cebimden çıkarmamaya karar verdim. Bir saniye ya... Bu yüz tanıdıktı... Bu geçen kapısını çalıp su istediğim kızdı... Bana gülümsedi ve başını olumsuz anlamda salladı. Hareketine anlam vermeye çalışırken elini yumruk yapıp kafama geçirmesiyle dengem bozuldu ve yere düştüm. Gözlerim kapanacağı sırada bana göz kırpmıştı. Gözlerimi ondan ayırıp saçlarının arasından çıkan ışığa çevirdim. Güneş neden mavi renkliydi...

***Karar verildi. Son hamle yapmanın vakti geldi.*** Kararı dinledim ve gözlerim kendiliğinden olabildiğince açıldı. Kızın yüzündeki gülümseme kaybolmaya başlarken sokağa doğru koşarken elimi yumruk yaptım ve ileri doğru hızlıca salladım. Boşluğa doğru yumruk sallamam kızın dikkatini dağıtmıştı. Ve..

"Enteos fiesta un de tima"

Dememle birlikte 1 dakika geriye yolculuk yapmıştım kız tam önümde deminki durduğum yere bakıyordu. Yumruğum kafasıyla temas ettiği anda gözlerindeki yavru köpek bakışı beni gülümsetmişti. Klakk...

Yerde 1.80 uzanan kızıl bir afet vardı.

Her yolculuk tüm enerjimi tüketiyordu. Yumruğu attığım anda kızın yanına yığıldım. Yüzlerimiz birbirine bakıyordu. Artık uyuyabilirdim. Tam gözlerimi kapatıyordum ki...

- Beyinsiz

Kızın ağzından ufak mırıltılarla çıkan bu kelime beynimin daha çabuk uyuşmasını sağlamıştı. Gözlerim kapandı....

***

Gözlerim açıldığında dünyaya yandan bakıyordum. Bir masanın üzerindeydim. Kafamı kaldırmaya çalışınca boyun tarafından gelen acı dalgası tüm vücudumu uyarmıştı. Ağzımdan çıkan acı dolu hırıltıdan oldukça utanmıştım. Onlar kimdi ki beni bu hale getirebiliyorlardı. Yolculuk yapabilecek kadar gücüm yoktu. Gözlerimi bu sefer intikam için kapattım.

İntikam hırsıyla açılan gözlerim hemen kaçış planı aradılar. Bir saniye ... Bana ne oldu ? En son ki yolculuk yaptığım yerdeydim. Yumrukların konuştuğu yer. Uzandığım yerden kalktım. Etrafta kimse yoktu. Gecenin bu saatinde kim dışarıda olurdu ki? Bir saniye... Gece olmuştu. Ama etrafta ışık yoktu. Ben bunları düşünürken az sonra olacaklardan habersiz bir şekilde ilerlemeye başladım. Bir süre yolu tanımaya çalışırken burasının böyle olmadığına yemin edebilirdim. Yollar birbirine girmişti. Uzaktan gelen arabanın önüne attım kendimi. Ve kollarımı havada çapraz bir şekilde sallamaya başladım. Araba durduğunda altıma kaçıracaktım. Arabayı süren bir alev miydi ? Yukarıdan gelen ışık gittikçe artıyordu. Alev bana sanki arabaya gelmem için yalvaracaktı. Kapıya doğru ilerlerken yukarıdaki ışığa baktım. Mavi Güneş....

NefessizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin