gecenin bir vakti kapının açılma sesiyle kalktım aslında ikinci kattan kapı açılma sesini duymak imakanskzdı fakat kapı duvara hızla çarpınca sesi duymuştum. Minhoyu dürtüp kaldırdım
"biri geldi"
"farkındayım o yüzden kaldırdım seni"
Ne olduğuna bakmak için aşağıya inmeye karar verdik. İçerden kırılma sesleri geliyordu ve bir adam birşeyler mırıldanıyordu ses çok tanıdık gelsede kim olduğunu anlayamamıştım.
Merdivenlerden inince kenarda yere çöken chana baktım
"Chan"
"lan, bismillahirrahmanirrahim siz ölmediniz mi" diyerek çığlık atmıştı. Hızlıca ayağa kalkıp bizden uzaklaşmaya başlayınca "hayır hepsi oyundu" dedim.
"Ne oyunu siz manyak mısınız niye böyle birşey yaptınız"
"zorundaydık"
"ne zorunluluğu ya seungmini öldürmek neyin zorunluluğu"
"Chan anlatsakta anlamayacaksın zorlama, git buradan"
"anlatırmısınız"
"hayır chan yapamayız"
"polise ihbar edersem"
"cesaretin varsa et bak noluyor"
"anlatırmısınız, tüm bu saçmalıkların ucunda ne var"
Minho dayanayamayıp kısaca çizgi romanda oluşumuzu aslında yapmaya çalıştığımız şeyi falan anlatıyordu. Chan ise gözlerini büyütmüş kaşlarınıda aynı hizada kaldırmış şaşkınlıkla ve merakla dinliyordu. Hemen inanıp tüm parçaları yerine oturtmuştu. Kısacası kendi benliğini kazanmıştı
"bundan sonra finalini yapma işinde bende varım"
"iyi sen bilirsin ama gerçek dünyaya gitmemiz için aynı anda kalplerimizin hızlanması gerekiyor"
"zaten şuanlık gerçek dünyaya gitmemiz gerekmiyor"
***
sabah olunca kahvaltımızı yapmış öylece oturup haber izliyorduk, klasik günlük haberleri sunuyorlardı. Aniden kapının tekmelenip açılması ile içeri polisler girmişti. Minhonun korkudan eli ayağı titremeye başlamıştı.
Polisler bizi görmüyor gibi hareket ediyordu sanki biz burada değildik gibi. Ayağa kalkıp kapının önünde bekleyen bir polisin yanına yaklaştım elimi kaldırıp yüzünün önünde gezdirdim. Beni görmüyordu gerçekten. Diğer polisin yanına gidip yanağına tokat yapıştırdım tokadı hissedip yanağına elini götürmüştü diğer polislere dönüp baktı ve etrafında kimseyi göremeyince geri önüne dönmüştü.
Polisler sadece beni degil Minho ile Chanıda görmüyorlardı. Acaba biz ölü olarak biliniyoruz diye mi diye düşündüm ama bu olamazdı çünkü chan ölü değildi. Belkide kendi benliğimiz olduğu içindir diye düşündüm
"bizi göremiyorlar"
"farkındayız Minho"
"bence kendi benliğimiz olduğu için"
"ozaman temizlikçi bizi nasıl görüyordu"
"demekki onunda kendi benliği var" diyip temizlikçiye seslendim temizlikçi aşağı yanımıza gelince polislerin onuda görmediğini gördüm.
"demek herşeyin fakındasın Miyeon"
"ne neyin fa-farkındayım"
"çizgi roman da olduğumuzu" dediğimde kafasını öne eğmişti "evet efendim" dedi
"çık dışarı birdaha işe gelme bu dünyada pek amacın yok zaten" kadın kafasını salllayıp evden çıkmıştı, bu ne acele.
Polisler etrafı iyice karıştırmış birşleyler aramıştı iyide evimi nasıl bulmuşlardı aklım almıyordu. Chana dönüp birşey diyecekken chanın bedenin şeffaflaştığını gördüm.
"Chan yok oluyorsun" diye bağırdı Minho
"ne diyorsun ne yok olması jisung ne oluyor"
"minho haklı şeffaflaşıyorsun"
chan elini kaldırıp çevirerek baktı kokmuş ifadeyle vicudunu inceledi, bu dümyadaki işi bitmiş olsa gerekti artık aramızdan gidiyordu, o yok oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clone |ᴹᶦⁿˢᵘⁿᵍ
FanfictionBilim adamı olan jisung, insanların tıpatıp aynılarını yani klonlamayı öğrenir ve yolda görüp çok beğendiği Lee Minhonun klonunu yapmaya karar verir fakat olaylar hiç düşündüğü gibi gitmez ve yaşadığı herşeyin kurmacadan ibaret olduğunu öğrenir. ❀❀...