0.4

180 14 4
                                    


"ama kardeşin bana karşı çıkmasa daha iyiydi. Yani güzel kızdı anlarsın ya."

Sinirle felix'lerin yanına gittim "Bu gerizekali elimde kalmadan bir şey yapın."

Gideceğim sırada felix durdurdu beni "ne oldu? Ne anlattı."

"yok bir şey, gel beni kaşı diyor sadece." diyip arabama binip oradan uzaklaştım. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Eskiden kardeşim ile gittiğim sahile gitmeliydim.

Sahile vardığımda oturup denizi izlemeye başladım. Önümde anılar canlandı. Canım yanıyordu.

"abi cidden ayrılmayacağım senden. Yakında olacak yengem çok şanslı."

"hep Dibimde mi olucaksın?"

"ne o bıktın mı benden? Neyse eğer olurda ayrılırsak kendine iyi bak olur mu?"

"nereden çıktı bu şimdi?"

"bilmem, içime kötü his düştü."

Nereden bilebilirdim bunun son cümlesi olacağını. Ona son kez sarılacağım an o zaman olsaydı daha çok sarılırdım. Onunla daha çok zaman geçirirdim. Keşke onunla daha yakın olsaydım. Bir abi olarak bile görevimi yapamadım. Yapabilirdim, yapmalıydım, yapsaydım keşke.

Saat 23.50 olduğunda eve giriş yapmıştım. Ceketimi astıktan sonra solana gittim. Giselle beni mi beklemişti bu saate kadar? Koltukta uyuya kalmış. Uyurken bile bu kadar masum olabilir mi insan? Ayaklarını kendine çekmiş, üzerine de bir şey almamış. Heryeri tutulacak.

Yanına gittim, çömeldim. Sana sert ve soğuk tarafımı gösterdiğim için üzgünüm. Yukarı çıkıp ince bir yorgan alıp aşağı indim. Üstüne örtüm güzelce ve sonra bahçeye çıktım.

Göz yaşlarım günün sonunda serbest, özgür bırakılmıştı. Güçlü gözükmeye çalışmak zordu hem de çok zordu. Elimi yüzümle kapadım, önümde kardeşimin ilk düşüşleri geliyordu. Ve ben o zamanlar onu kaldırırken dalga geçiyordum, 'kalksana, yer çok mu güzel? Tavsiye eder misin?' diye.

"niye ağlıyorsun?"Yanıma baktım, giselle yanımdaydı. Ben mi bölmüştüm uykusunu?

Göz yaşlarımı sildim "kim? Ben mi?" güldüm "ben niye ağlıyım ki?"

Parmak uçlarına kalkıp göz yaşlarımı sildi "gözlerin öyle demiyor ama." yutkundum. "ağlamışsın."

"yok canım." Önüme döndüm o da sustu galiba konuşmamı bekliyordu. "sen beni mi bekledin?"

"deden sen gelmediğin için yemeğini yemeyecekti. Bende beklerim onu dedim, siz yatın dedim. Senin gibi işte."

Güldüm. "benim gibi derken neyi kast ediyorsun?" diye sordum

İçeri geçerken hafif gülerek konuştu "kim? Ben mi? Yok canım." Peşinden gideceğim sırada içeri koştu. Bu halde bile beni güldürüyordu ya helal olsun cidden.

2 gün sonra, giselle'den (hyunjin'imizin doğum günü):

Her şey hazırdı. Hyunjin'in anne ve babasını zor da olsa buraya getirmeyi başarmıştım. Gyeong dedeye ne yapacağımı anlatmıştım, hediyemin Hyunjin'in duygulandıracağını söylemişti. Umarım hyunjin de beğenir.

Hyunjin demişken, anne ve babası geldi ama o gelemedi. Felix ve Minho bey nerede kaldı acaba? Umarım doğum gününü kutladığımızda kızmaz.

"nerede kaldı?"

Gyeong dedeye döndüm. "birazdan gelirler, trafik olmalı" gülümsedim.

Kapı açılmak üzere olduğunda ışıkları kapattık ve bir kenara saklandım. Anne ve babası kapının yanında duracaktı. Gyeong dede de yanımdaydı.

you can be the boss/ hwang hyunjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin