* * * * *
Oturduğu toprak rengi deri koltuğa rahatça yayılmış, avucunda tuttuğu kadehinden vişne çürüğü rengindeki içkisini yudumlamaktaydı genç adam. Damağında kalan kekremsi tatla dudaklarını hafifçe kıpırdatmış, tek kaşını tasdikler gibi usulca kıpırdatmıştı. Şarap satın aldığı adamın anlattığı kadar vardı doğrusu. Yahut bu gecenin heyecanı tüm tat alma duyularını ele geçirmişti. Sık sık göğsünün içini derin soluklarla dolduruyor, kendine yeni yetme bir delikanlı olmadığını hatırlatıyordu. Yirmilerinde değildi ki! Kırkıncı yaşına ramak kalmıştı. Gün geçtikçe saçlarının arasındaki beyazlar çoğalmaktaydı. Çoğu beyazın müsebbi ise elbette oydu. O... Elini açı bağrına atıp düğmelerini sonuna dek açtığı siyah gömleğinin açık yakasını sabırsızlıkla kenara ittirmişti. Derken zifiri menevişler duyduğu sinyal sesiyle siyah ve kırmızı ağırlıklı geniş yatak odasının köşesine konumlanan ses sistemine çevrilmiş, soluğunu göğsünde takılı kalırken odaya yayılan arap müziği ile boğazından sert bir yutkunma geçmişti. Ardından ortama yayılan o halhal şıkırtısı...
Zifiri hâreler ifadesiz halde ağır ağır çevrilmişti yatak odası girişine doğru. Kulaklarında dolaşan arap müziği ona seneler evvelindeki bir anın dejavusunu yaşatmıştı. İrisleri siyah zemine şıkırtılar çıkaran halhallarıyla adım atan çıplak ayaklara inmiş , az evvel yayıldığı deri koltukta bastıramadığı bir hevesle dikleşirken derin bir iç çekmişti. Sıkıca tuttuğu kadehini uçup giden aklıyla unuturken karşısındaki kadının koyu bordo tüllere sarınmış bedenini büyük bir hasretle süzmeye koyulmuştu. Sık işlemeleri olan taşlı ve boncuklu geniş kemer leğen kemiğini çepçevre sarmalamış, kemerden sarkan boncuk işlemeleri ve püsküller yere dek uzanan siyah parlak tül parçaları üzerine asılmıştı. Biçimli ve pürüzsüz bacakları teninin rengini ayan eden bordo tüller ardından seyre sunulmuştu. Kostüm Dubai'de giydiği kostüme oldukça benzerken üst parçası yine sıkı gelmiş gibi göğüslerini dekoltesinden dışarı taşırarak şehevî bir görüntü oluşturmuştu. Bordo tüller arasından görünen göbeğinde Üsküp'den hatıra göbek piercengi yerli yerindeydi.
Ahu ifade taşımayan elalarını simsiyah bir makyajla çerçeveler arasına almıştı. Kirpikleri kat kat sürdüğü rimeller ile yelpazeden hallice olmuştu. Yakın zamanda aralarına kızıl ışıltılar attırdığı saçları ise eskisi kadar uzundu. Her tutamını tepeden bir miktar krepe ile kabartmış, maşayla yaptığı iri dalgaların rahatça salınıp savrulmasına zemin hazırlamıştı. Dubai'den tek farkı yüzünün bir kısmını örten bir peçesinin olmayışıydı. Nitekim dudaklarına da tıpkı kostümü gibi koyu bordo bir ruj sürmüştü. Lakin görünmez bir mühür vurulmuş gibi net bir ifadesizlikteydi.
Müziğin ritmine uygun olarak parmak uçlarında salınarak yürümüştü içeriye Kostümün demirbaş parçalarından olan tül şalını boynundan geriye doğru atmış, arkasından uçuşmasını sağlamıştı. Boş parmakları sürdüğü siyah ojeleriyle kıpırdarken elalarını ciddiyetle karşısındaki adamın bastırılmış bir tutkuyla dolan menevişlerine dikmişti. Omuzları ritimle ağır ağır kıpırdarken ince kollarını havaya kaldırmış, ellerini ahenkle kıpırdatarak bedeninin salınışlarıyla koordinasyonunu sağlamıştı. Ezbere bildiği müzik değişim yerine geldiğinde kollarını hızlıca indirip eteklerini uçuşturarak arkasını dönmüştü. Bedeni hem ortama hemde müziğe kusursuz bir uyum içindeydi. Lakin zihni... Zihni ona perde ardından oyunlar oynamaktaydı. Kalbi hislerini bastırsa da Dubai'deki o geceyi anımsayarak ritmini hızlandırmaktaydı. Ama hayır. Yapması gereken neyse onu yapmalıydı. Hislerini bu geceye karıştırmamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÂRUMAR-Ahufigân (Kuzgunlar Serisi 3) >AraVerildi<
Ficción GeneralKuzgunlar Serisi 3. Kitap