Bölüm 2

203 34 10
                                    

Aynanın karşısında ofise gitmek için hazırlanan genç adam mavi gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Ülkeye geri dönmesinin üzerinden iki yıl geçmişti ve gelir gelmez babasına destek olmak için çalışmaya aşlamıştı. Uzun siyah saçlarını özenle geriye doğru taradıktan sonra askıdaki lacivert ceketini alıp omuzlarından geçirdi.

Aynadaki yansımasını kontrol ettikten sonra giyinme odasına geri döndü ve çekmeceden kıyafetine uygun bir saat seçip bileğine geçirdi. Ardından telefon ve tabletini eline alarak odasından çıktı.

Ahşap merdivenlerin basamaklarından oldukça sakin ve dengeli bir şekilde inerken yönünü yemek masası yerine arka tarafta ki bahçe manzaralı odaya doğru yürümeye başladı. Kravatını düzeltip kapıyı tıkladıktan sonra çok beklemeden kapıyı araladı.

Tekerlekli sandalyesinde oturan yaşlı kadın okuduğu kitaptan başını kaldırıp kapıdaki genç adama baktı. Eliyle içeriye girmesini işaret etti. Başındaki şalı düzeltip kaldığı yerden okumaya devam etti.

Genç adam usulca babaannesinin okumasını bitirmesini bekledi. Yaşlı kadın sayfasını bitirdi ve gül kokulu kapağını kapatıp üç kez öpüp başına koyduktan sonra sandalyesi yardımıyla köşedeki küçük kitaplığına yerleştirdi.

"Gel oğlum" dedi sonunda kollarını açarak. Adam söylediğini yapıp babaannesine yaklaştı ve elinden öpüp karşısındaki pufun üzerine oturdu.

"Nasılsın bugün?" diye sordu. "Şirkete gitmeden sana bir akmak istedim. Dün iyi görünmüyordun."

"Ah benim canım oğlum. Bunca işinin arasında bile beni hiç ihmal etmiyorsun. Allah senden razı olsun."

"Olur mu babaanne, babam da seni görmeye gelecektir. Henüz işe gitmediğini biliyorum. Gidip bir bakayım hemen." Ayağa kalkmaya çalıştı ama yaşlı kadın güçsüzce elinden tutup kalkmasına mâni oldu."

"Onu buraya göndereceğini bilmiyorum mu sanıyorsun? Boş ver. Sen bana yetersin." Titreyen eliyle torununun yüzünü avuçladı. Günden güne takatinin tükendiğini fark ediyordu. Kalbinde böylesine büyük bir azap varken başka türlü olması da beklenemezdi. Dün yine ölümün kıyısından döndükten sonra bu sabah karar vermişti. Sabah namazını kılarken tanrıdan af dilemişti. Yıllardır içini kemiren o sırrın artık açıklığa kavuşmasını istiyordu. Aksi taktirde bunun vebalini çekeceğini biliyordu.

"Ama..."

"Asil, şu kapıyı kapatır mısın? Seninle özel bir konu hakkında konuşmak istiyorum." Genç adam birkaç saniye kadını süzdükten sonra söylediğini yapmak üzere ayağa kalktı. O kapıya doğru giderken yaşlı kadın ise yatağının yanındaki komodine doğru gidip alt çekmeceden ahşap bir kutu çıkardı.

Asil yerine oturduktan sonra yaşlı kadın da kucağındaki kutu ile karşısına geçmişti. "Babaanne o kutu ne?"

Yaşlı kadının gözleri dolmuştu. "Ailemizin sırrı." Diye yanıtladı ve kapağını açtı. Yıllardır sadece bu küçük kâğıt parçasına bakarak yetinmek zorunda olduğunu, torununa anlatmak istiyordu. Sararmış resmi çıkarıp torununa doğru uzattı. Artık ağlıyordu.

Asil babaannesinin ağlaması karşısında hem şaşkındı hem de kalbi sızlıyordu. Resmin ön tarafını çevirmiş ve kendisine gülümseyerek bakan kadınla bakışmaya başlamıştı. Uzun siyah saçları vardı kadının. Pürüzsüz yüzünü çevreleyen kakülleri gözlerini ön plana çıkarmıştı. Öyle bir gülümsemesi varı ki görenin kalbini ısıtabilirdi.

"Kim bu?" diye sordu. Bu kadını daha önce görmediğine emindi. Anca babaannesinin odasında kapalı bir kutuda durduğuna göre aileden biri olması gerektiğini anlamıştı.

ZOR AŞK -2 Aşktan öteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin