3.bölüm.

1.1K 32 4
                                    


____iyi okumalar____🌼

  
    Sonunu bilmediğin yolda yürümek gibidir hayal etmek. Yalnızca istersin ama sonu hep hüsran olur. Düşersin, kalkarsın, yine denersin. Pes etmezsin ama sonuç değişmez. Benim de kurtulmak için verdiğim mücadele böyleydi. Sarsıldım, darbeler aldım ancak yılmadım. Kurtulabileceğime inandığım bu cehennemden daha dibe batarak karşılık almıştım. Alışmıştım.

   5 yılımı geçirdiğim bu evde Yiğit dünyaya gelene kadar hiç gülmemiştim aslında. Her ne kadar Polat'ın yüzünü ayda bir defa görmüş olsam da, ruhumu esir ettikleri bu evde kapalı olarak kalamazdım. Çocukluktan beri kısıtlanan bir insan olarak özgür olmayı düşlemiştim. Yalnızca düşlemiştim.

   Kafamdaki düşünceler beni esir almışken, kapı çalmıştı. Gözüm salondakı büyük ve ihtişamlı saate takıldığında, oğlumun geleceği vakit olduğunu gördüm. Ayağa kalktım ve oğlumu karşılamak için kapıyı açtım. Her zamanki gülen yüzünü görmeyi beklerken, o beni şaşırtarak üzgün şekilde bakıyordu. İçime düşen korku bedenimi esir aldığında oğluma yaklaşmıştım. Ancak adımlarımı sekteye uğratan şey, oğlumun yanımdan geçerek hızlı adımlarıyla yukarı çıkması oldu.

   Ne yapacağımı bilemez şekilde bakarken, kapıya yaklaşan Murat önümde durmuştu. Ne olduğunu anlamak istercesine yüzüne bakarken, onun da yüzünde zorlanır gibi bir ifade vardı.

   "Murat ne olduğunu anlatacak mısın?" Tahammülüm kalmadığını açık izah eden sesimle sorduğumda Murat nihayet konuşmaya başlamıştı.

   "Yenge, bu gün Yiğit okulda kavga etmiş."

   "Ne demek kavga etmiş? Neden? Peki öğretmeni neden bana haber vermedi?"

   "Öğretmeni seni aramış yenge ama telefonun kapalıymış. Onlar da Polat abiyi aramışlar. Ama..."

   "Ama ne? Ama ne Murat?" Artık ne duyacağımı şaşırmıştım. Benim oğlum kavgacı bir çocuk değildi.

  
   "Polat abi okula gitmiş, ama karşı taraf direnince kavga çıktı. Sonra da Yiğit'e kızınca durum ortada."

   Ben söylediklerini şokla dinlerken, kendime içimden lanet ettim. Eğer telefonuma baksaydım böyle olmayacaktı. Üstelik Polat'ın da nasıl bir uyarı yaptığını iyi biliyordum.

   "Tamam Murat anladım. Teşekkür ederim açıkladığın için."

   "Estağfurullah yenge." Murat yanımdan ayrıldığında, içeri geçtim ve vakit kaybetmeden yukarı oğlumun odasına doğru gittim. Kapısını açmadan önce kendime telkinler vermeye başladım. Sonunda kapıyı açtım ve sakin adımlarla içeri girdim.

   Yatağının üzerinde üzgün bir şekilde oturan oğlum içeri girdiğimde dikkatini yerdeki gri renk halıdan almış ve bana vermişti. Beni gördüğünde yaşadığı heyecan ve korku karışımı hisler yüzüne de yansımıştı oğlumun. Onun benden korkmasını istemiyordum ben. Ama sanırım babasının ona kızması onu etkilemişti.

   Güven verici gülümsemeyle yanına yaklaştım ve hiç rahatsız etmeden yanına oturdum. Elimi kaldırıp siyah, yumuşak saçlarını okşadım önce. Daha sonra da o tombik yanaklarını. Sonunda konuşmam gerektiğini anladığımda bir yerden başladım.

   "Oğlum, bu gün arkadaşınla kavga etmenin sebebi neydi bebeğim?" Yumuşak tuttuğum sesimle sorduğum soruya oğlumun cevabı gecikmemişti.

   " O benim arkadaşım diyil."

   "Oğlum, siz neden kavga ettiniz peki." Ben bu soruyu sorarken gözlerini benden kaçıran, minik elleriyle oynayan oğlum bana hiç yardımcı olmuyordu.

    "Yiğit, hadi anneciğim söyle bana." Kara boncuk gözlerini benim yeşil gözlerimle buluşturduğunda, konuşmaya karar vermişti.

   "Efe bana dedi ki, 'senin babanı ben hiç görmedim. Ama benim babam hep geliyor okula. Yoksa senin baban yok mu?' dedi. Bende ona dedim ki, 'benim babam var. Hemde çok güçlü. Senin babandan daha güçlü.' "

    Ben inanamıyorum. Benim oğlumu gerçekten böyle mi görüyorlardı? Bunu Yiğit yaşında bir çocuğun bu şekilde söylemesi çok kırıcı idi. Bu sözler o yaşta bir çocuğun söyleyeceği türden sözler değildi. Bunun altında yatan mânâ apaçık ortadaydı.

   "Anne... Anne " Oğlumun sesiyle kendine gelen zihnim , toparlanmak için bir kaç saniye istemişti. Daha sonra dikkatimi oğluma verip, bu durumu toparlamak adına konuşmuştum.

   "Oğlum, ne olursa olsun kavga çözüm yolu değildir. Konuşarak anlaşa bilirdiniz."

   "Ama anne babam bana çok kızdı. Efe'nin babasıyla da kavga etti. Ama... Ama benim hiç bir suçum yok anne."

   "Tamam oğlum, artık kapatalım konuyu. Bir daha böyle bir şey olmasın. Tamam mı?" Yanağını okşarken, sormuştum.

   "Tamam anne." Gülümsedim ve başından öptüm oğlumun.

   Birden kapının açılmasıyla bakışlarım oraya dönmüş ve ifadesiz yüzüyle içeri giren adama bakmıştım. Ne zaman geldiğini anlamadığım bu adam sinirli görünüyordu. Sakin bir şekilde ayağa kalktım ve tam gözlerinin içine baktım. Oğlum da benimle birlikte ayağa kalkmış, sanırsam korkmuştu.

     "Benimle gel." Tek kurduğu cümle bu olmuştu. Galiba kendini tutmakta zorluk çekiyordu. Ama neden?

   Arkasını dönüp odadan çıktığında, bende gözlerimi oğluma dikip, rahatlatıcı bir gülümseme sunmuştum.

    " Oğlum, sen oyuncaklarınla oyna ben de geleceğim. Tamam mı?"

   "Tamam."

  Yanağına küçük bir öpücük kondurup, odadan çıkmıştım. Koridorun sağındaki odaya doğru ilerledim ve hiç düşünmeden kapıyı açtım. Bu gün konuşacaktık anlaşılan. Benim de susmaya niyetim yoktu. Ne olacaksa olsun...

________ Okuduğunuz için teşekkür ederim ❤️🌼🤍________

  

ÖmürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin