6. bölüm.

994 32 4
                                    


 

İyi okumalar.
  
________🌼

  Gecenin karanlığında farkını gösterircesine parlayan bu saray gibi olan mekanda, yüzlerini yalnızca bir kez gördüğüm insanlarla oturuyorduk oğlumla. Polat bizi buraya bırakıp gitmişti. Her zamanki gibi.

   Ortada dönen sohbete kulak tıkamayı seçmiştim. İlgimi çeken bir konu yoktu zaten. Sadece arada bir mevzu açıp beni de dahil ettiklerinde, kısa cevaplarla geçiştirmeye çalışıyordum.

   Masaya sarışın, mavi gözlü tatlı bir çocuk yaklaştığında, tüm odağı yanımda sıkıntılı bir şekilde oturan oğlumdaydı. Yaşları yakın gibi görünüyordu.

   Bu tatlı çocuk oğlumun da dikkatini çekmiş olmalı ki, yerinde dikleşti ve parlayan kara gözlerini çocuğa dikti.

  "Merhaba. Benimle oynar mısın?"

  Minik elini uzatarak konuşması yüzümde büyük bir gülümsemeye sebep olmuştu. Yiğit ise kafasını çevirip bana baktığında, gözlerimi iki kez kırparak onay vermiştim. Çok geçmeden oğlum ona uzatılan eli sıktı ve minik bıcırtılarla konuştu.

   "Merhaba. Annem izin verdi. Oynaya biliriz. Ama ben senin ismini bilmiyorum ki.."

  "Olleyy!" Ellerini birbirine çırparak kendi çapında sevindiğinde, gülümsemem de büyümüştü.

   "Benim ismim Efe. Ya senin ismin ne?"

  "Benimki de Yiğit. "

Ve ondan sonrasında Yiğit masadan kalkmış, yeni arkadaşının yanına gitmişti. En azından onun canı sıkılmaz diye mutlu olmuştum. İsmimi duymamla bakışlarım sarı saçlarını omuzlarına dökmüş, kırmızı elbisesiyle uyum sağlayan kadına döndü.

   "Nehir'cim, sen hiç konuşmuyorsun ama. Hep mi böylesin yoksa bu tavrın bize özgü mü canım?"

   Yapmacık tavrı midemi bulandırmaya yetmişti bile. Gözlerinde küçümser bir ifade vardı sanki. Aynı yanındaki kadınlar gibi. Onlara göre buraya ait değildim ben. Hiç olmak istemezdim zaten.

   Kendi düşüncelerimi bir kenara itip, sahte bir gülümseme kondurmuştum yüzüme. Onlarınki gibi değil, mecbur bir gülümseme.

  "Ben genelde az konuşurum. Bu kimseye özgü bir durum değil."

   "Polat da kendine benzeyen birini bulmuş desene." Bu sözlerine yanındaki kadınlar gülerken, ben boş bakışlarla onlara bakmıştım.

   Bu ortamda bunaldığım için ayağa kalktım ve oğlumu kontrol ederek lavaboya gitmek için arkamı döndüm. Garson çocuktan lavabonun yerin öğrenip adımlarımı sağ taraftaki koridora doğru attım. İçerinin ışığından çıkıp karanlık koridora girdiğimde, aniden elimden çekilmemle, çığlık atacakken ağzımı kapatan bir el buna engel oldu.

  Yüzünü göremediğim adam beni koridorun sonundaki kapıya çekmiş ve kapıyı açarak içeri çekmişti güçsüz bedenimi. Elinden kurtulup, yüzümü döndüğümde, büyük bir şaşkınlık benimle birlikteydi.

   "S...sen.."

Bir zamanlar saçlarımı okşayan adam duruyordu karşımda. Öz babamın yapmadıklarını yapmıştı bana. Çocukken düştüğümde ilk onun yanına koşardım. Yara aldığım yeri öperdi. Hemen de geçerdi ama. İyileşirdi yaralarım. Ama bu sefer bana yardım etmemişti. Babamın beni canı bir adamın önüne attığı gün, sessizce durmuştu bir köşede. Belki de hiç bir işe yaramayacağını bildiğindendi.

   Saçlarında beyazlar vardı. Sakalları ise saçlarından daha beyazdı. Babamdan büyüktü. Bunun da etkisi olmalıydı ya.

   "Nehir, güzel kızım." Uzun zamandan sonra sesini duyduğumda içimde anlamsız bir güven oluşmuştu. Gözlerim dolmuş, yaşlar yanaklarımdan akmıştı.

ÖmürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin