10. bölüm.

723 36 10
                                    

______ İyi okumalar. ______

Dünya kirlenmiş bir geçmişin izlerini taşıyor, gelecek için umut vermiyordu. Temiz sayfalar karalanmış, günahkar dudaklar mühürlenmişti. Gözümüzün gördüğü her şey değişmiş, ömür heder olmuştu.

Bazen susarsın, hem de öyle bir susarsın ki, gözünle gördüklerin, gözünde yalan olur...

Karşımda benden cevap bekleyen Emir, sorduğu soruyu defalarca kendime sorduğumu bilmiyordu. Ama hepsinde cevap aynıydı.
'Şimdiki hayatından daha kötü olmayacak'


Elimle daha bir saat önce yerle bir olan camı işaret ettim. Ve aynı zamanda konuşmaya başladım.

"Görüyorsun değil mi? Öfkesinin nelere sebep olduğunu. Her sinirlendiğinde yaptıklarını. Ama canımı en çok acıtan ne biliyor musun Emir? Onun bu gün paramparça ettiği bu cam bile, benim kalbimden daha tam görünüyor...
Yiğiti düşün diyorsun ya... Benim bu hayatta ondan daha fazla düşündüğüm ikinci bir kişi yok."

Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle sildiğimde, bir çocuk gibi burnumu çekmiştim. Daha yeni dinen göz yaşlarım yenidən bağımsızlığını ilan ediyordu. Yine ağlıyordum...

Bakışlarımı Emir'in yüzüne çevirdiğimde, yüzüme çaresiz bir şekilde bakıyordu. Onun da əlindən gələn bir şey yoktu. Ama bu gün benim bu evden gidişim, beş yılın çaresizliğini bir çırpıda atacaktı üzerimden. Umarım ki...

"Ben seni anlıyorum yenge. Ama bu gün bu durumda olmanızı ne sen, ne de Polat abi istemedi. Onun da hayatını kararttılar. O daha bir çocukken omuzlarına öyle bir yük indi ki, ömrünün sonuna kadar taşımak zorunda kalacak. Bu öylesine bir şey değil. Yetişkin bir insan bile bu acıya katlanamazken, o ayakta durmaya çalıştı. Herkes intikam diye tuttururken, kimse nasıl olduğunu sormadı. Şimdi bu durumda yalnızca onun suçu yok. Aslına bakılırsa hiç bir suçu yok."


"Peki benim suçum neydi Emir? Benim oğlumun suçu neydi? Bütün hayatını intikam hırsıyla süsleyen adamın ellerinde günbegün eriyorum ben. Bu yapılanlar, yaşananlar belki onun suçu değildi, ama hayatıma girdiğinden beri yaptıkları onun suçu. Zaten darmadağın olmuş hayatımı bir kibritle yok etti. O hayatıma girdiğinden beri benim için tek iyi şey oldu. O da oğlum. Bu kadar."

Yana-yakıla söylediklerim insanların yanlış gördüğü gerçeklerdi. Ya da görmek istemediği. Ama gerçek buydu. Bana göre.

"Tamam yenge. Sen nasıl doğru biliyorsan öyle de yap. Ben çıkıyorum."

Sözleri biter bitmez odadan çıkmıştı. Belki de ağır konuşmuştum. Ama bu güne kadar olanları kaldıramıyordum artık. İçimde kopan fırtına istemsizce dışarı yansıyordu. Ben günden-güne mahv oluyordum.

Beş yıldır yuvam kabul ederek yaşadığım bu evde, şimdi son dakikalarımı geçiriyordum. İyi anlarımın oğlumla olduğu bu evde şimdi yalnızca hatıralarımız kalacaktı. İyisiyle, kötüsüyle...

Çantamı ve telefonumu alarak, son kez baktım, yaşanmışlıkların geçtiği bu odaya. Sonra ardımı döndüm ve hiç tereddütsüz çıktım oradan. Merdivenlerin başında, Yiğiti hazırlamış bir şekilde duran Gülsüm teyzenin gözlerinde yaşlar vardı. Bunca yıl yanımda, yanı başımda olan tek insandı. Üstümde, üstümüzde çok emeği vardı. Şimdi onu bırakıp gitmek o kadar güç ki, anlatamazdım. Anlayamazdınız.

ÖmürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin