4. bölüm.

1K 30 3
                                    

  _____ İyi okumalar _____

*****

    Girdiğim andan itibaren onun kokusunu soluduğum odada, karşımda ifadesiz yüzüyle duran adam sinirliydi. Sebebini bilmediğim için kaşlarımı çatarak yüzüne bakıyordum sadece. Boydan camın önünde elleri ceplerinde dışarı bakarken, sonunda yüzünü bana dönmüştü.

    "Beni ne için çağırdın." Umursamaz şekilde tuttuğum sesim, gerçekte olanın aksineydi aslında. Merak ediyordum.

  "Bu gün olanlardan haberin var ve sen seni neden çağırdığımı merak ediyorsun. Konunun ne olduğunu bilip, bana bunu sorman sadece vakit kaybı."

   Otomatik bir robot gibi konuştuğunda, sorduğum sorunun ne kadar saçma olduğunu anladım. Ama yine de altta kalmaya niyetim yoktu.

   " Kusura bakma. Biz seninle yedi - yirmi dört konuşmadığımız için insan şaşıra biliyor. Ha tabi şaşırmak insana özgü bir şeydir sende varmı bilemem."

   İğneleyici sözlerime karşı, bir an afallasa da zaten çatık olan kaşlarını yine çatmıştı. Yavaş adımlarla üzerime yürüdüğünde, geriye gitmek isteğimi bastıra bilmiştim. Sonunda burnumun dibine kadar geldiğinde istemsizce bir adım geri gitmiştim. Sıcak nefesini duya biliyordum.

   "Konumuz, bu gün olan olaylar. Ve senin neden telefona cevap vermemen. O telefonu süs olarak mı taşıyorsun yanında. "

    "Telefonum sessizdeydi. Ayrıca eğer okula gitmen senin için bu kadar dert olduysa, kapıdaki adamlara söylerdin, onlar gelip bana söylerdi. Benim oğlum hakkında bir şey duymak istemiyorsan eğer, kulaklarını tıka. Bu sayede işlerinden geri kalmazsın."

   Uzun kurduğum cümlem bende şaşkınlık yaratmıştı. O ise daha da sinirlenmişti. Üzerime doğru hızlı bir şekilde yürüdüğünde, bende hızlı adımlarla geri gitmiş sonunda duvara çarpmıştım. Öyle korkunç bakıyordu ki, gözlerine bakamamıştım. Söylediğim sözler onda neden bu kadar etki yarattı anlamıyordum. Doğruları söylemiştim.

    "Saçma sapan konuşma. Sabrımı sınama benim. Aksi takdirde ne olacağını iyi biliyorsun."

   Kelimelerin üzerine basa-basa kurduğunda, daha da yakınlaşmıştı. Sinirliydi.  Ama bu konuşmama engel olmayacaktı.

    "Beni artık tehdit edemezsin sen. Ben eski Nehir değilim artık. Senin karşında, babasından korkan bir kız çocuğu yok. Senin karşında, hayatın acı tokadını yemiş ve her düştüğünde daha da  güçlenmiş bir anne var. Bu hayatta uğruna yaşayacağım bir tek oğlum var. Dahası da yok."

    Gözlerim ne zaman dolmuştu anlamamıştım. Ama rahatlamış gibiydim. İçimdeki söylemek istediklerimi söylemiştim. Benim de artık bir sınırım olduğunu bilmesi gerekiyordu. İçimde tuttuklarımın ağırlıkları kalbime yük gibiydi hep. Bu gün bu yükü biraz olsun azaltmıştım ben.

   Gözlerinin derinine ıslak, yeşil gözlerimle baktığımda, ufak bir durgunluk hissettim. Sanki bana acıyor gibiydi. Ya da ben öyle görmek istemiştim. Bilmiyorum.

   Puslanmış gözlerime baktı önce. Daha sonra, gözümden akan bir damla yaşın dudağıma düşmesini izledi. Elini uzattı ve o damlayı almak için baş parmağını dudağıma getirdi. Önce tereddüt etti, sonra parmağını dudağıma değdirdi ve yavaşça o damlayı sildi. Gözleri dudağımdayken, derince yutkunduğunu  görmüştüm. Yutkunduğunda haraket eden adem elmasından anlamıştım.

    "Dahası olmasın. Dahası olamaz."

   Fısıltı şeklinde çıkan sesi garip hissettirmişti. Alışılmışın dışında olan bu durum beni dumura uğratmıştı.

    Karanlık bir geçmişin, puslu bir geleceğe meydan okuması gibiydi bizimki. Elde olan hiçlik, kalpte olan boşluk gibiydi...

********

  Bu bölüm özel bir bölümdü. O yüzden kısa oldu.🙂🤍🌼

   

   

ÖmürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin