6. Bölüm: Tebessüm Eden Maskeler

2 0 0
                                    

İki ormancı devriye gezerken karların üzerinde baygın bir kız fark eder.

Tamer, "Ne olmuş burada?"

Yağız, "Bilmiyorum ama bir arbede çıkmış gibi. Baksana kız yaşıyor mu?"

Tamer kızın nabzını yoklar.

Tamer, "Çok zayıf."

Tamer, "Buradan götürmemiz lazım. Ne kadar zamandır buradaydı acaba?"

Bu sırada Yağız Tamer'e köpeği işaret eder.

Yağız, "Köpeğin durumu nasıl?"

Tamer, "Vurulmuş."

Yağız, "Vurulmuş mu?"

Tamer, "Burada bir sorun çıktığı belli. Bizimde başımıza bir iş gelmeden kızı götürelim."

Yağız, "Belki de kız kar altında kaldı. Bu nedenle donmaktan kurtuldu. Köpekte onu kar altından çıkardı."

Tamer, "Olay örgüsünün devamı pek iyi gitmiyor gibi ne dersin?"

Yağız, "Haklı olabilirsin."

Işıl'ın Görüşünden...

Bir uğultu duyuyorum. Derinlerden gelen ses giderek netleşiyor. Yavaşça gözlerimi aralıyorum. Konuşmak istiyorum ama sesim güçlükle çıkıyor. Güçlükle çıkan sesimde tedirginliğin kırıntıları gizli.

Işıl, "Burası neresi? Neredeyim?"

Neler olduğunu, nerede olduğumu irdeleyemiyorum. Görebildiğim sadece göğü kaplayan mavilik. Zorlanarakta olsa başımı biraz sağa sola çevirebildiğimde iki kişinin daha olduğunu fark ediyorum. Acıyan gözlerle bana bakıyorlar.

Tamer, "Sakin ol. Şimdi seni buradan kurtaracağız."

Ne, neden, ne oldu ki? Neden buradayım?

Kalkmama yardım etmek için destek veriyorlar. Ayağa kalkmaya çalışıyorum ama hissetmiyorum!

Hissizleşen ayaklarımın üzerinde duramıyor ve tekrar düşüyorum.

Yağız, "Tamer, hemen kulübeden geçen sene kullandığın koltuk değneklerini getir."

Ben ne olup bittiğini anlayamadan koltuk değnekleriyle geliyor seslendiği kişi. Bu sırada ıslak montumu alıp kuru bir mont veriyorlar.

Koltuk değneklerinden güç alarak ayağa kalktığımda kanla kaplı yerleri görüyorum. İçim tuhaf oluyor. Başıma hafif hafif bir ısı dalgası yükseliyor ve bir basınç oluşuyor. Gözlerim karardığı sırada dengemi kaybediyorum.

***

Gözlerimi açtığımda bu kez bir tavanla karşı karşıyayım. Sobada yanan tahtaların çıtırtıları duyuluyor. Hafif bir duman kokusu odayı sarmış. Isı dalgaları yavaş yavaş odaya yayılıyor.

Tamer, "Yağız soba tüttü sanırım, biraz camı aç."

El ve ayak parmaklarımı oynatmaya çalışıyorum. Hissiz ayaklarımı tekrar hissetmeye başladığımda topladığım güçle oturur pozisyona geçip birkaç saniye bekliyorum. Hafif bir göz kararmasından sonra ayağımı yere koymamla acım katlanarak artıyor. Ayağımla her yere baskı uygulamaya çalıştığımda gözlerinden yaşlar birer ikişer süzülüyor.

Durumu fark ettiklerinde ilk yardım çantası ile içeri giriyorlar.

Yağız, "Muhtemelen burkulmuş. Yoksa şu an acıdan yerinde duramazdın."

Yani demek istedikleri çektiğim acı o durumun yanında bir kum tanesi bile değil mi?

Yağız, "Bandajının bandajlık hali kalmamış."

BUZDAN MERMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin