8. Bölüm: Geçmişe Dair...

1 0 0
                                    

Uzaklardan bir esinti geliyordu. Derin derin içime çekiyordum havayı. Rahatlayınca çimenlerin üzerine oturdum. Elimde bir ot oynuyordum.

"Güzel bir gece."

Bu güzel gecenin sessizliğini iki el silah, ardından gelen çığlık sesi bozdu. Aniden ayağa kalktım ve o yöne doğru koşmaya başladım. Kaybettiğim bir şey ellerimin arasından gidermişçesine koşuyordum.

Pelin, "Rüya!"

"Rüya mı?"

Kendi sesim yankılanıyordu kafamın içinde.

Koştuğum sırada ayağıma bir şey takıldı ve sendeleyerek düştüm. Neye takıldığımı gördüğümde şok olmuştum.

Bu bir kolyeydi. Anahtar şeklinde işlemeli bir kolye. Titreyen ellerimin arasında kapağını açtım. İçinde resmim vardı. Onun resmi vardı.

"Bu kolye?"

***

Rüya, "Abi indir beni sırtından."

Aras, "Bu sayede havai fişekleri daha iyi görebilirsin."

Kardeşimin gözleri ışıl ışıldı. Minicik elleriyle gözlerimi kapattı.

Rüya, "Şimdi beni indirmezsen ellerimi çekmem."

Gülmeye başlamıştı.

Aras, "Seni kurnaz. Peki sen kazandın."

Kardeşimi sırtımdan indirdim.

Aras, "Gözlerini kapatma sırası şimdi sende."

Minik ellerinden tuttum ve bir patikadan ilerledik. Bir tepeye çıktık. Şehrin manzarası ayaklarımızın altındaydı. Gözlerini açmadan önce boynuna onun için aldığım kolyeyi taktım. Gözlerini açtığında anahtar şeklindeki kolyeye bakıyordu.

Aras, "Bu benim kalbimin anahtarı onu hiç yanından ayırma. Onu taktığın sürece her zaman yanında olacağım."

Kardeşimi alnından öptüm. Sıcacık sarıldım. Bu gece onu göreceğim son gece olabilirdi ve onu bırakmayı hiç istemiyordum ama babamın katilini bulmak zorundaydım ve yıllardır fırsatını beklediğim görev ayağıma gelmişti. Babamın katili ailemizi de tehtid ediyordu. Muhtemelen bu geceden sonra kardeşimin kimliği yaşadığı şehir değişecekti.
Eski bilgilerse toz zerrelerine dönüşüp rüzgara karışacaktı. Onu belki de bir daha bulamayacaktım. Bir nevi koruma programına alınmış olacaktı. Onun için bu anahtarla kutuyu bulursa bir gün tekrar iletişime geçebilirdik. O kutunun içinde benim için ve onun için değerli bir hazine vardı. Bizim tek iletişim ağımız. Aynı zamanda en tehlikeli yöntem. Bir seferlik olsa bile bu riski göze almıştım. Son kez ona sarılmış ve oradan uzaklaşmıştım ağır adımlarla...

***

Saliseler içinde gözümün önünden geçen anı kalbimde bir gümbürtüye dönüşmüştü. O kadar yüksektiki kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Aynı anda hissettiğim sızı birden kıpırdayamayan vücudumun harekete geçmesine izin verdi.

"Hayır, hayır. Bu bir şaka olmalı."

Aniden toparlanıp son sürat sesin olduğu yöne doğru koşmaya başladım. Nefesim kesilmişti. Kulübeye ulaşmıştım.

"Dur, ne yapıyorsun?"

Ona doğru yönelen silah ateş almıştı ve arkadaşı onun ismini sayıklıyordu. Yanlarına geldiğimdeyse profesörün kızı sadece ağlıyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm...

BUZDAN MERMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin