1| 1 Ocak 1938

12 0 0
                                    


"Anne,nerdesin anne?!" dedi siyah saçlı çocuk soğuk bir merdivenin altına saklanmış korkakça ağlarken.Etraftan gelen derin sessizlik kulak zarını delip geçecekmişçesine şiddetliyken o gözlerini kapamış,sanki görmeyince her şey yoluna girecekmiş gibi içinden dua ediyordu.Tabi 5 yaşında daha cümle kurmaya yeni alışmış bu çocuğun duası oldukça basit ve netti.Sadece Tanrı'dan bu sessizliği kesmesini ve huzur maskesi takmış kaosu bitirmesini -kısacası ona yardım etmesini- diliyordu.Efendim,çocuk neyden mi korkuyordu?

Kim bilir! Belki de yine yalnız kalmış olmaktan korkuyordu ya da o günün sonunda karnı aç yatacağından.Çocuktu bu,annesini başka ne diye arayacaktı ki?

Ancak siyah saçlı çocuk o an annesini ne karnı aç olduğu ne de yalnız kalmaktan korktuğu için aramıştı.Gözleri,kendine siper ettiği kollarından dışarı yarım yamalak bakabilirken kendine yaklaşan bir çift ayak gördü.Başka zaman olsa bu çorapların yırtık oluşuna ve adamın baş parmağının bir elma kurdu gibi dışarı fırlayışına gülerdi ama şu an hiç sırası değildi.

Çünkü yürüyüşünden bile sinirli olduğu belli olan bu adam birkaç saniye sonra bir katliam yapacakmış gibi kendine doğru yürüyor,elindeki av tüfeğini sıkı sıkıya tutuyordu.

"Bam!" dedi adam elindeki tüfeği çocuğa doğrultarak.Çocuk ağlayarak saklandığı yerden çıktı.

"Yine buldun beni sensei! Ben mi çok büyüküm yoksa,beni hep 'bam!' yapıyorsun."

"Merdiven altına saklandığın için seni kolayca buldum ama güzel rol yaptın,aferin.Çorabıma gülmemen çok havalıydı."

"Gülmemek için ne yaptım biliyor musun sensei? Sen annemi öldürdükten sonra sıra bendeymiş gibi hayal ettim."

"Aferin sana! O zaman ne dersin,gidip diğer arkadaşlarını arayalım mı? Bakalım onlar gülmemeyi başarabilecek mi?"

"Gidelim sensei!" dedi siyah saçlı çocuk ve hızla av tüfeğini -daha doğrusu bir tür ağırlığı çocuklara uygun portatif silahtı bu- hızlıca öğretmeninin elinden kapıp merdivenlerden çıkmaya başladı.

Bu oyun bu kurumdaki çocukların en sevdiği oyundu.Herkes geri sayımla birlikte binadaki farklı yerlere saklanır,öğretmenleri sessiz koridorların içerisinde komik bir kılıkla gezerek onları güldürmeye ve yerlerini belli etmeye çalışırdı.Açığa çıkanlar ise sözde tüfek ile "bam!" yapılır ve bir sonraki avcı olurlardı.Ancak avcının tüfeğini elinden alan birisi olursa oyun bitiyor ve kazanan o oluyordu.Siyah saçlı çocuk ise hep bu oyunun saklanma yeri bulma kısmında patlıyordu.

"Sensei bulamıyorum.Nerdeler?"

"Biraz komiklik yap bakalım,illaki gülen olur."

Bunun üzerine küçük çocuk tüfeği yere bırakıp sesli bir şekilde komik bir şarkı söylemeye başladı.Eski bir Slav türküsü olarak hatırladığı bu küçük melodiyi olabilecek en çatlak sesle söylerken yanı başından hızla bir şeyin kaydığını hissetti.Olamaz,tüfeği!

"Hey,geri ver onu!"

"Tüfeğini aldım,kazanan benim!"

Çocuk tekrar kaybetmiş olmanın verdiği hüzünle yere çöktü.Bu sarı saçlı çocuğa karşı kaçıncı kaybedişiydi?

"Tamam al hadi ağlama." dedi ve elindeki portatif silahı siyahlının kollarına tutuşturdu sarışın.Ardından öğretmenin yanına gidip o büyümüş de küçülmüş tavrıyla konuştu:

-Hadi ödülümü ver sensei.

-Peki,o zaman seç birini.

Adam oyundan sonra yoruldukları için bir kenara sinmiş ve performansları hakkında konuşan birkaç küçük çocuğu gösterirken sarışın ise tek bir kişiye bakıyordu.

-Şuradaki siyah saçlı olan.

-Tamam,o zaman bir deneyin bakalım anlaşabilecek misiniz.

Bu bir tür arkadaş seçme ritüeliydi.Avcı oyununun kazananları arkadaş olmak istediği kişiyi seçer ve onunla çift olarak sistem kayıtlarına geçerdi.Tabi bu,çocukların anlaşmazlıklarına bağlı olarak değişebiliyordu. Mesela bir yıl önce çok iyi anlaşan bir çift ertesi sene kavga edip kendilerini resmî kayıttan sildirebilirdi.Evliliğe benziyordu ancak amacı evlilikten oldukça farklıydı.Birbirinin her şeyi olan iki "prangalı" insan yaratmaktı bu.

Peki tüm bu "avcı oyunu","çift seçme" saçmalıkları neydi? Bu öğretmen ne için çocuklara av tüfeğiyle oyunlar oynatıyordu? Ne için civardaki şahitler buna karşı çıkmıyordu?

İşte bu tarihten sonra Japonya,eşi benzeri görülmüş ve görülecek bir olaya şahit olacaktı.

"SevgıLı gumLuk,

Bugum yasmayı ögremdım."

50 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin