Kanlı ve korkulu bir sabahtı. Kalktım, yetimhanede 100 kişiden geriye kalan 4 kişi gibi elimi yüzümü yıkayıp kahvaltımı yaptım. Bakugou ise benden çok daha erken yatmasına rağmen hâlâ kalkmamıştı.Evet, bugün günlük yok. Bugün sadece ben varım, bir de Bakugou. Çünkü artık daha fazla bir anlamı kalmadı birilerine bir şey anlatmanın ya da bana yapacakları işkencelerin.
Ben bugün ölmeyi kabullendim, diğerlerinin dün yaptığı yardım çağrısından ümidi kestim, kahvaltıdan önce küçük bir tırtıl öldürdüm ve en önemlisi de artık ne olacağı umrumda değil.
Eskiden hayallerim vardı, şöyle ölmek istiyorum, böyle ölmek istiyorum diye ve hepsi de acısız yöntemlerdi. Şimdi ise artık delirmeye bile mecali kalmamış bu yorgun bedeni üstümden soyup çıkarmak istiyorum bir an önce.
Şu an önümde duran bu kül rengi saçlar da aynısını diliyor mu bilmiyorum Tanrı'dan ama öyle değilse bile ben onun yerine diliyorum. Tüm acılarım, acılarımız- ah ne saçmalıyorum ben...
Sadece sıramın gelmesini bekliyorum işte, çünkü içimden bir his bu deney "senin" ölümün olacak diyor bana. Bir başkasının değil...
"Kirishima? Kirishima!"
"Ha ne-efendim? "
"Sana bir şey söylemem gerek."
"Dinliyorum."
"Her şey mavi çekmecede."
"Ney?"
"Birazdan son deneye gideceğiz. Her şey mavi çekmecede. Oraya iyi bak. Ama deneyden sonra."
"İyi de-"
"Yaşayacaksın."
Daha ben tepki bile veremeden birkaç görevli kapıyı kırarcasına açıp bizi almaya geldi. Sonun yaklaştığını hissediyordum, küçük bir ümit de olsa hâlâ birilerinin yardıma geleceğini düşünüyordum ancak o an orada bizden başka kimse yoktu.
Kapıdan içeri girişimizde bizi karşılayan oldukça tuhaf bir sistemdi. Odayı cama benzer bir madde ikiye bölmüş ve sağ kısımda kırmızı bir düğme bulunuyordu.
"Bu ne lan?!" diye geçirdim içimden. Tüm bu hazırlıklar gerçekten bizim için miydi? Bu paralar, emekler ve gereksiz şeyler bizim için mi harcanıyordu? Sanmam. Her şey üstün insan için de değildi aslında. Yalnızca kendilerini dünyaya duyurmaya çalışıyorlardı ve iyi bir şey yapabilecek kadar yetenekli olmadıkları için de böyle bir yola başvurmuşlardı.
Komikti. Tüm bunlara dahil olmam, hiçbir alakam olmamasına rağmen tüm bu garip şeyleri yaşamam hem saçma hem de komikti. Bana da bu durumda gülmek düşüyordu elbette.
"Tüm bunlar bizim için mi...?" dedim yüzümdeki yarım gülümsemeyle. Gözlerim kabuğundan soyulmak istercesine açılmış, kaşlarım adeta bir çatı oluşturuyordu burnumun üzerinde.
"İyiymiş..." dedim ve oldukça kısa bir kahkaha patlattım görevliler Bakugou'yu o tuhaf odanın sol kısmına götürmeye çalışırken. En başında yaptıkları testlerin sonucuna göre en güçlü ve en zayıf yanlarımızı bulmuş, deneylerde bunu sonuna kadar kullanmışlardı ve şimdi de Bakugou'nun ciğerlerinin ne kadar zayıf olduğunun bilincinde olarak onu muhtemelen birazdan zehirli bir gaz verecekleri kısma götürüyorlardı.
"Ne yapıyorsunuz lan bıraksanıza!" diye haykırdım aradaki cam duvarı kırmaya çalışırken ancak başarılı olamadım. Bu sarı saçlar şimdi çok yakınımda, bir Albatros kulacı kadar uzağımda duruyor ancak ben her bir ayrıntısını görmeme rağmen elimi bile uzatamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
50
Fanfiction[bakukiri/kiribaku] Çok yakınında, yanı başında, bir Albatros kulacı kadar uzağında düşüncelerimi ve duygularımı ona açık açık ilan ederken o beni duymuyor bile. Ne yazık bana!