"Sevgili günlük,Bugünden itibaren deneylerin bitmesine ve üstün insanın yaratılmasına resmî olarak 2 gün kaldı.
Ne tuhaf değil mi, 14 yıl boyunca yediğimizle, içtiğimizle, aldığımız eğitimlerle yavaş yavaş entelektüel birey seviyesine ulaşmışken şimdi ise bir haftalık bir deneyle herkesi eliyorlar.
Doğal seçilime benziyor biraz değil mi? Uyum sağlayamayan ölür. Ancak uyum sağlayanlar da bu vahşi sistemin bir parçası olur.
Kahretsin günlük.
Neyse sana biraz bugünkü deneyden bahsedeyim.
Bugünkü deneyi iki çift hâlinde tamamladık. Bakugou ve bana karşı 24 ve 45.
Yapacağımız şey o kadar basitti ki günlük, bir an şaşırdım. Yalnızca tek cümlelik bir komut gelmişti çünkü camın ardındakilerden.
'Öldürün.'
Komutu alır almaz harekete geçen diğerlerinin aksine ben olduğum yere çakılı kalmış, ne yapacağımı algılamaya çalışıyordum.
Ama söylesene günlük, komut verilir verilmez harekete geçenlerin -Bakugou dahil- bir işi başkasının ağzıyla, sorgulamadan yapanlardan ne farkı vardı?
Ancak yine de o an hayatta kalmamı Bakugou'ya borçluyum. Hemen ardından gidip tam yumruk yiyecekken onu kenara ittim ve 24'ün boğazına sarılıp 45'i de Bakugou'ya bıraktım. Özetle küçükler ve büyükler ayrı ayrı savaşıyordu ama çift olarak her iki tarafta da takım ruhu vardı.
Nihayet ellerimin arasındaki yüz iyot ayracı dökülen nişasta gibi morardığında deney de bitmişti.
Ama günlük...Ellerimi 24'ün boğazından çektiğimde dehşet verici bir gerçekle yüzleştim.
Ben onu öldürdüm. Doğal seçilimde hayatta kalan oldum. Bu iğrenç deneyevinin ortamına uyum sağladım ve pisliklerinin bir parçası oldum.
GÜNLÜK NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ANLIYOR MUSUN?! ÜZERİMDEKİ PARMAK KALINLIĞINDAKİ KİRİ GÖREBİLİYOR MUSUN?!
Çıldıracağım günlük, çıldıracağım. Artık Bakugou'ya bakmak bile rahatlatmıyor beni. O tesirli bir uyuşturucuydu ve etkisi azaldı. Artık daha fazlasına ihtiyacım var günlük, ne demek istediğimi anlıyor musun? Evet, anlıyorsun. Evet.
Kesinlikle anlıyorsun.Onu öpmek istiyorum günlük. Bir hafta bitene kadar ölmeyeceğimiz tamamen meçhul ve ben bu bilinmezlikte onu ne zaman kaybedeceğimi kestiremiyorum. Onunla birlikte ölüp ölmeyeceğimi, son sözlerimi, düşüncelerimi, göreceğim son görüntüyü bilemiyorum ve bu beni deli ediyor.
Ağlamak istiyorum ama bir şey beni engelliyor, sence bunu da bulabilirler mi o aptal deneyleriyle?
Bak yine yanıbaşımda, bir Albatros kulacı kadar uzakta yatmış her şeyi boş veriyor benim aksime. Keşke ben de yapabilsem günlük. Keşke her aksi durumda kendi kendime 'Her şey geçti, sorun yok.' diye tekrarlamak zorunda kalmasam. Keşke bu deneylere bir son verebilsem, keşke...
Keşke aptal bir insan olsam. O zaman en başından buraya gelmez, belki de daha bir yaşımda o yıkık sinagogun önünde ölürdüm. Ya da beni bulup büyütürlerdi ve Yahudi olduğum hâlde Alman bir ailenin çocuğu olarak hayata 1-0 önde başlardım.
Öyle olmasına da gerek yok günlük, gerçekten. Toplama kamplarında göreceğim herhangi bir muamele inan bunla eş değer kötülükte olurdu.
Ancak her şeye rağmen sonunun nasıl biteceğini çok merak ediyorum günlük. Üstün insan dedikleri ırk oluşunca ne olacak? Nasıl çoğalacak? İzole olmadan nasıl üstünlüğünü koruyabilecek?
Daha da önemlisi herkes üstün olursa 'üstünlerin' kıyaslandığı 'aptallar' kimler olacak? Bunu hiç düşündüler mi acaba? Kimyasal maddelerle dolu iğnelerini bize geçirmeden önce ne yaptıklarını hiç sorguladılar mı?
Söylesene günlük, zihnimdeki bu sesler ve gördüğüm hayallerle birlikte kimden üstün olacağım?! Bir fareden mi?
Neyse, susayım en iyisi. Çünkü konuştukça sayfa doluyor. Ve ben hâlâ Bakugou'nun neden günlük tutmadığını bulamıyorum.
Çok kere sordum ona, o ise yalnızca 'İstemiyorum, çok aptalca.' dedi ve bana da verilen sayfaları doldurmamamı önerdi.
Ancak ben tabii ki korkumdan kahrolası bir sürüngen gibi yazıyorum her gün.
Canım sıkıldı. Gidip biraz Bakugou'yu sinirlendireyim en iyisi anzkwmxaşlzq
•
•
•
HASİKTİR HASİKTİR HASİKTİR
AGAGAGAG GÜNLÜK NE OLDU BİLİYOR MUSUNAGAGGAGAGAGA
AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAöpüştük
:D
Nasıl olduğunu anlatayım hemen dur.
Sen seversin böyle şeyleri.Gidip o uyurken omzundan tutup sarstım. İlk başta biraz sinirlenip bana bağırmış olabilir ama sonra yanına oturmam için eliyle sağındaki battaniyeyi çekip bana yer açtı ve oturmamı bekledi. Ben de istediğini yapıp oturdum.
Ve inanır mısın günlük, o andan sonra olanlar hayatım boyunca -bu süre belki de bir günden daha azdı- unutamayacağım şeyler.
Düşünceli bir şekilde yere bakarken bir anda kafasını bana çevirdi, ortam çok sessizdi bu yüzden bu tuhaf gerginliği dağıtmak için adını seslendim.
O ise aklımda kaldığı kadarıyla şunları söyledi:
'Bu deneylerin bizi ne zaman öldüreceği belli değil Kirishima. Birkaç deney önce amaç ölmememizdi ancak işler değişti. Artık resmen bizi elemek için ellerinden geleni yapıyorlar. O yüzden lütfen hayatta kalmaya çalış ve birlikte üstün insan ırkının tek üyeleri olalım.'
Bu tür bir şeyler zırvaladıktan sonra her zaman 'yumuşak' olarak tanımladığım dudaklarını bana yaklaştırdı ve sonra kısa süreliğine öpüşmüş olduk.
Cidden günlük, bu kelimeyi çok fazla kullandığımın farkındayım ama yumuşaktı.
Öpüşü, dudaklarımın üstünde küçük çaplı bir vakum oluşturuşu ve gözlerini hemen yanımızdaki battaniyeye dikişi, her şeyi yumuşaktı.Bu sinirli ve her zaman bağıran insan sadece bana karşı böyle yumuşak ve bu çok hoşuma gidiyor.
Her neyse, başka bir şey demeden yattı ve bana da acele edip ışıkları kapatmamı söyledi. Beyefendi ışıklı ortamda uyuyamıyormuş.
Bugün birini öldürmeme rağmen mutluyum, yani sonra görüşürüz günlük!
Kirishima
ŞİMDİ OKUDUĞUN
50
Fanfiction[bakukiri/kiribaku] Çok yakınında, yanı başında, bir Albatros kulacı kadar uzağında düşüncelerimi ve duygularımı ona açık açık ilan ederken o beni duymuyor bile. Ne yazık bana!