"Sevgili günlük,Dün nasıl bitirdiğimi hatırlıyor musun sayfayı?
'Yarın sana daha güzel şeyler anlatmak dileğiyle!'
AHAHAHAHAHA GÜNLÜK SANIRIM DELİRMEYE BAŞLADIM HEM DE DAHA SADECE İKİ GÜN OLDU.
Bu saçmalıklar bitmiyor,sürekli yenisi ekleniyor ve ben ciddi anlamda ne yapacağımı bilemiyorum. Bize bir hafta sonra herkesin bu acılardan kurtulacağını,daha güçlü birer insan olarak hayata atılacağını ve çektiğimiz bunca şeyden ötürü diğer insanlardan daha üstün olacağımızı söylediler ama kimin umrunda ki!
Cidden günlük,şöyle bir etraflıca düşündüm de, herkes bir şeylerden 'daha'.
Mesela ben bir köpekbalığından daha akıllıyım ama köpekbalığı da benden daha büyük.Ya da bir fil bir kelebekten daha ağır ama kelebek de filin aksine uçabiliyor.Ne demek istediğimi anlıyor musun günlük? Şimdi soruyorum sana, böyle bir sistemde 'üstün' kavramı var olabilir mi?
Her neyse günlük burası felsefe yapma yeri değil,günümü anlatma yeri (yani en azından onlar böyle istiyor)
Bugün de dün yaptıkları gibi bizi o karanlık yapıya götürdüler ancak bu seferki 'test(?)' daha farklı bir odada yapılacaktı.Tahmin etmeye çalıştım biliyor musun günlük,ne yapacaklarını tahmin etmeye çalıştım ama başarılı olamadım.
Çünkü dün yapılanın tam tersini yapmışlardı.Bu sefer acı çeken ben olacaktım,izleyen ise Bakugou ama sorun şuydu ki bu sarışın çocuğu zapt etmek benim gibi kolay teslim olan birini zapt etmekten çok daha zordu.Kafama silah dayadıklarında bile tamamiyle sakinleşmiş değildi çünkü amacın özellikle ölmememiz olduğunu o da anlamıştı.O zaman silah yalnızca blöftü?
Azgın bir köpek gibi her tarafına mühür vurulduğunda ise nihayet biraz durgunlaşmıştı ama içindeki denizin hâlâ daha bir yayık ayran gibi köpürdüğünü görebiliyordum.
Önce beni hâlihazırda bulunan cam bir kapsülün içinde koydular.(Neden karşı koymadın deme,koysam ne olacak sanki?)
Kapsülün içindeki hava zaman geçtikçe yerini suya bıraktığında ben de içimden kuvvetli bir hasiktir çektim.
Demek o yüzden o gün sağlık odasında göğsüme abuk sabuk şeyler bağlayıp akciğerlerimi kontrol ettiler! Kahretsin ya başka ne için olacaktı aptal,tabii ki babalarının hayrına yapmadılar ya!
Ben böyle düşünürken su çoktan çenemi geçmişti ve ben birkaç saniyede aldığım derin nefesle yetinmek zorundaydım.Zaman ilerledikçe ciğerlerimden gelen alevler ağzıma doluyor,burnumdan,gözlerimden dışarı fırlamak istercesine yüzümün derisini zorluyordu.
Bakugou ise benim ona gösterdiğim tepkilerin aksine kılını bile kıpırdatmıyordu. O an boğulacağıma değil de en çok ona üzüldüm doğrusu.Üzülmemiş miydi,acı çekmem umrunda değil miydi?
Sonradan her şey bitip odamıza geri döndüğümüzde anladım ki bunu yapmak için geçerli bir sebebi varmış.
Saat akşam vakti 5-6 gibiydi.Yine aynı yorgunlukla -fakat bu sefer benim yatağımın üstüne- oturmuş bugün olanları düşünüyorduk.
Derken Bakugou sessizliği bozarak çatallı sesiyle konuşmaya başladı.Oysa ben sadece bana sarılmasını ve belki saçımı okşamasını istiyordum. İlla o da değil,güvende hissettirecek en küçük bir temas bile bana sarf edeceği tüm kelimelerden daha huzurlu hissettirirdi o an.
Fakat o yine de konuşmayı seçti,ben de dinledim.'Bugün senin için canımın yanmadığını düşünüyorsan gerizekâlısın.Sadece bu aptal şeyi daha erken bitirmek istedim.'
Bu ne demek biliyor musun günlük,daha az acı çekmeni istedim! Yani beni önemsiyor,of yine kötümser tarafımı konuşturup saçma sapan şeyler düşünmüşüm.
Başta ilgisiz olan tavrımın nasıl da meraklı bir dinleyeciye dönüştüğünü görünce bu sefer daha farklı bir şeyden bahsetti.
Anlattıklarına göre o bu yapılanların bir deney olduğunu düşünüyormuş günlük.Müdür ve senseinin de dediği gibi,bu bir haftadan çıktıktan sonra hepimizin üstün birer insan olmasını bekliyorlarmış.Bu günlük 'eğlence' dozlarımız ise fiziksel ve psikolojik testlermiş.
Aslında bu küçük düşünce parçalarını birleştirdiğimde anlamlıya yakın bir resim çıkıyor ama asıl yapbozu anlamak için hâlâ eksik olan çok parça var günlük.
Sanırım bir hafta buna dayanmaktan başka çarem yok.
Kirishima
ŞİMDİ OKUDUĞUN
50
Fanfic[bakukiri/kiribaku] Çok yakınında, yanı başında, bir Albatros kulacı kadar uzağında düşüncelerimi ve duygularımı ona açık açık ilan ederken o beni duymuyor bile. Ne yazık bana!