"Sevgili günlük,Nihayet herkes çift oldu ve birkaç gün sonra ilk oyunumuzu oynayacağız.Çok sabırsızlanıyorum!
Bu birkaç gün boyunca bizi kendi halimize bıraktılar.Yani eğitim dışında yapmamız gereken sosyal aktiviteler zorunlu değil ama ben yine de gideceğim çünkü resim çizerken çok eğleniyorum.Üstelik Bakugou da devam edeceği için yalnız kalmak istemiyorum.Çift olduğumuzdan beri bu yetimhanede Bakugou'dan başka bir çocukla neredeyse hiç muhattap olmadım.Çünkü bizi ayrı bir kata koyup yemekhane ve eğitimhanede bile ellerinden geldiğince izole etmeye çalıştılar.Tüm bunların olayı ne gerçekten bilmiyorum.
Bakugou'ya gelecek olursak,bugün çok tuhaf şeyler oldu günlük.Daha doğrusu tuhaf değil ama şüpheli şeyler oldu.
Onu birkaç saatliğine ortak olarak kaldığımız odadan alıp sağlık odasına götürdüklerinde bir hastalığı olduğundan endişelenmiştim ama aslında görünürde sapasağlamdı.Geldiğindeyse ne sorduysam cevap vermedi.Doğrusu onun için endişeliyim çünkü yarın ölecek olsa bile söylemeyecek biri o.
Bir dakika,hayır.Olmaz değil mi? Öyle bir şey yoktur? Kafamda kuruyorum yine.Cidden neden bu kadar kötümserim bilmiyorum.Her zaman kötü şeyler olacağını düşünüp kendimi en berbatına alıştırmaktan bıktım ama yapmayı kesemiyorum.
Neyse,biz asıl konumuza gelelim.Gerçi biz konumuz yok sanırım,öylesine günü anlatıyorum işte.Bir yetimhanede ne kadar heyecanlı olaylar yaşayabiliriz ki sonuçta?
Dur sana komik bir anımı anlatayım o zaman çünkü bu sayfayı doldurmam gerekiyor ve yazacak bir şeyim kalmadı.
1942 senesi falandı sanırım,tam hatırlamıyorum. Kaç yaşında oluyorum o zaman,9 falan işte. Bakugou ile bir gün yetimhaneden kaçmaya çalışmıştık.Aslında kaçmak dediğim de eğitimhanede yaptığımız bir aktiviteydi. Becerilerimizi ölçmek için.Yoksa biliyorsun Bakugou hayatta yapmaz hatta yapmadığı gibi bir de beni azarlar böyle bir şey teklif ettiğim için.
Neyse işte biz kaçmayı başardık,tuhaf görünümlü bir ormana çıktık ama sonra nereye gideceğimizi bilmediğimiz için mal gibi kaldık koca ormanın ortasında.Daha küçük olduğumuz için harita okumakta iyi değildik ki olsak bile elimizde bir pusula bile yoktu yön bulmaya yarayacak.
Sonra Bakugou bana sinirli sinirli bakınca ben korktum yine bunun tepesinin tası attı diye ve o yıkıcı şiddetine maruz kalmamak için hemen topukladım.Tabi nereye gittiğimi bilmiyordum ama o benim yön bilerek koştuğumu zannedip peşime takılmış meğer.Ben de beni kovalıyor zannedip daha da korkmaya başladım of zekâya bak ya...
Cidden bazen o zekâ testinde beyin kıvrımlarım yerine ölü nöronlarımı saydıklarını düşünüyorum.
Ne aptallık ama.
Neyse ondan sonra da zaten mucizevi bir şekilde yetimhaneye geri dönmeyi başardık ve üstüne üstlük koştuğumuz için en erken dönenler olduk.Bunun için de bir yıldız verdi bize öğretmen :-)
Ama Bakugou bunu bilmiyor çünkü zeki görünmek için ona söylemedim.O da sensei gibi zeki çocukları seviyor ve beni sevmesini istediğim için hep derslerimde en iyisi olmaya çalışıyorum.Tabi bizim alanlarımız farklı olduğu için onunla hiç yarışmadım.Yine de kişiliklerimiz çok farklı olmasına rağmen iyi anlaşıyoruz bence.
Hatta o eğitim gününde,küçükken oynadığımız avcı oyununda iyi ki çift olarak beni seçtiğini söyledi! Buna ne kadar mutlu oldum bilemezsin günlük.Değer verdiğin bir insanla duygularının karşılıklı olması çok güzel bir şey.
Sayfa bitmek üzere,bugünlük gidiyorum ama yarın tekrar geleceğim!
Kirishima
ŞİMDİ OKUDUĞUN
50
Fanfic[bakukiri/kiribaku] Çok yakınında, yanı başında, bir Albatros kulacı kadar uzağında düşüncelerimi ve duygularımı ona açık açık ilan ederken o beni duymuyor bile. Ne yazık bana!