1.8

53.1K 3.5K 791
                                    

Ayy dün çok kötü bir şey yaşadım. Dolaptan bir şey aldım. İki ürün gelmesi gerekirken bir ürün geldi ve ihtiyacım olan ürün gelmedi. Hâlâ iade için uğraşıyorum. Dün de bununla uğraşmaktan bölüm yazamadım ama şimdi dershaneden geldim ve bölümü yazıyorum.

~~~

"Bartın yeter artık. Anladın işte."

"Hayır bir şey oturmuyor."

Okul sonrası Bartın'a edebiyat anlatıyordum ama aynı şeyi defalarca anlatmaktan canım çıkmıştı.

"Mehmet amca, Ayşen'e sen bir kahve daha getirsene."

Beni kendisinin tanıdığı ve çok sevdiği bir kafeye getirmişti.

"Bartın, sana anlattığım kadar tahtaya anlatsam, edebiyat profu olurdu."

Dediğim cümle ile gözlerini devirdi.

"Ne yapayım, uzun süre edebiyat çalışmadım. Bir an da yüklenince anlamıyorum."

"İyi o zaman bugünlük bitirelim. Yarın tekrar anlatırım."

Dediğim cümle ile olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Hayır, yüklenmişken anca çalışır. Beklersek soğur."

Sanki makineden bahsediyoruz. Alt tarafı beyin.

"Bak şimdi. Şöyle kodla. Servetifünun dönemi. Baş harfi S. S'den aklına savaş gelsin. O dönem savaş var ve yine S'den aklına 'Sanat için sanatı' benimsemişler. Savaş olduğu için bu dönem üstü kapalı anlatım var. Betimlemeler, süslü sanatlar bu dönemde. Çünkü savaş olduğu için anlattıklarını gizlemek istiyorlar."

Kısa bir nefes verip, kahvemden yudum aldım.

"Tanzimat'ı da T ile kodla 'Toplum için sanatı' benimsiyorlar ve iki dönemden oluşuyor."

(Hadi yine iyisiniz. Bölüm ayağına size edebiyat çalıştırdım.)

Bartın beni dikkatlice dinlerken kaşları çatıldı.

"Şimdi savaş Tanzimat'ta mı vardı?"

"Bartın kaç saattir ne anlatıyorum. S'den kodla diyorum."

"Tamam tamam Servetifünun. Anladım."

Anladığını kabul etti başını sallayarak.

Anlamasına sevenerek gözümü cama çevirdim.

Havanın karardığını fark ederek telefonumdan saatte baktım.

Bir saat ayağına, üç saat beni burada tutmuştu.

Arda...

Acele ile oturduğum yerden kalkarken kitaplarımı da toplayıp çantama atıyordum.

"Bartın. Bilerek anlamamazlıktan gelmemişsindir umarım."

Arda'nın bana kaykay öğreteceğini biliyordu.

"Ne bilerek anlamayacağım kızım. Anlamadım işte."

"Umarım beni beklememiştir."

"Kim? Dünkü çocuk mu?"

Sesi dalgaya alır gibiydi.

"Evet Arda. Kaykay öğretecekti."

Bartın da oturduğu yerden kalktı.

"Bu kadar öğrenmek istiyorsan ben öğretirim."

Pabucumun BadBoyu|TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin