2: Ejderha ve Deniz Feneri

69.8K 5.2K 17.1K
                                    

Herkese merhaba sevgili bunu okuyanım!

ÇOK ÇOK ÖNEMLİ: Bu bölüm "Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik" serisinin üçüncü kitabından sahneler içermektedir. Serinin ikinci kitabını (Krallar ve Soytarıları) okumadıysanız sizin için spoiler olacaktır, bilginiz olsun.

NP: Faydee, Unbreakable

Keyifli okumalar!

Elemental'den, ait olduğumuz topraklardan uzakta olmak günden güne bizi bedensel olarak etkiliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Elemental'den, ait olduğumuz topraklardan uzakta olmak günden güne bizi bedensel olarak etkiliyordu. Günışığı ahşap çerçevelerden içeriye dolmuş, peşinden rüzgarı da getirmişti. Şömine ateşine baktım, neredeyse sönmek üzereydi. En azından Daren'in de biraz uyuduğunu görmek daha iyi hissetmeme neden oldu. Ben karanlık çöktüğünde kanepede büyükbabamdan kalma parşömenleri okurken ya da onlara bir şeyler yazarken uyuyakalıyordum ama ne zaman uyansam onu hep etrafta dolaşırken buluyordum.

Ayaklarımı sarkıttım ve hafifçe esnedim. Kollarımı gererek ayağa kalktım. Miskin bir şekilde ayaklarımı sürükleyip şömine ateşini karıştırdım ve közlerin üzerine biraz daha odun attım. Demliğe yeni su ilave edip onu da kaynaması için ateşe bıraktıktan sonra kendime gelebilmek için buz gibi havaya, dışarıya çıktım.

Elemental'de olmayan tek şeye bakıyordum. Engin denize. Deniz kokusunu içime çekmek alışkanlık haline gelmişti. Bu kokunun diyarın havasında nasıl olacağını düşünüp duruyordum. Bu manzaranın Su Krallığı'nda nasıl göründüğünü hala bilmemek canımı sıkıyordu. Her şeyin üzerinden yıl geçtiğine inanmak güçtü. Bazen daha dün gibi buradan kendimi yabancı hissettiğim o topraklara sürüklenmiş gibi geliyordu. Bazen de sanki yıllardır orada yaşamışım gibi yoksunluk çekiyordum. Derinlerimi kazdıkça Elemental ağır basıyordu. Aramızdaki bağ Arın'ı aklımdan çıkarmama izin vermiyordu. Ailemi geride bırakmışım gibi korkunç bir sızı buraya geldiğimizden beri göğsüme kazınmıştı. Daha hiç tanışmadığım halkımı merak ediyordum. Adali'yı, Sona'yı ve Sina'yı merak ediyordum.

Bir martının çığlığı beni düşüncelerimden kopardı. Fenerin dışındaki eskiden kalma çeşmeye gidip buz gibi suyla elimi yüzümü yıkayarak tamamıyla kendime geldim. Parmaklarımla saçlarımı düzeltmeye çalıştım ama birbirine girmiş tutamlar inatçıydı. Pes ederek dün oltayı bıraktığım yere baktım ve hareket ettiğini görünce gözlerimi kocaman açtım. Hızlı adımlarla koşturup oltayı neredeyse düşmek üzereyken sapından yakaladım.

"Çek, daha hızlı çek."

Adeta birileri oltayı çekiştirip duruyordu. Kendime doğru iyice asılarak çektim. Bir ayağımı kenardaki taşlara yaslayarak destek aldım ve seslerin sahibini görebilmek için başımı aşağıya doğru eğdim ama hiçbir şey göremiyordum.

"Kim var orada?" Tahmin etmesi güç değildi ama yine de sordum.

"Biri geldi. Çeksene. Daha hızlı dedim sana. Yakalandık bile."

EJDERHA ve YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin