Yeniden kumsaldaki eve bedenleyeceğimizi düşünüyordum ama deniz fenerini görebileceğimiz yerde, sahilde ortaya çıkmıştık. Marinaya çok yakındık. Daren etrafına bakıp her şeyin yolunda olduğuna emin oldu. Havanın ısınmasıyla birlikte insanlar dışarıya akın etmişti ve kıyı şeridi boyunca hareketli bir kalabalık vardı. Şehrin gürültüsüne kulaklarımı kapatmaya çalıştım ama mümkün değildi.
"Neden buradayız?" diye sordum.
"Önlem," diye açıkladı yürümem için işaret ederken. "Kumsal evinde bizi ne beklediğini bilemeyiz. Gözcüyle haberleştikten sonra oraya dönmek daha doğru olur." Gözcü büyükbabam oluyordu.
"Bizi neyin bekleyebileceğini düşünüyorsun?" İnsanların arasından geçerken zorlukla sordum. Çok açıktaydık ve her yerden gelen farklı bir cızırtı seslerimizi bastırıyordu. Şehir aynı anda birden fazla radyo kanalını dinlemek gibiydi.
"Her şey olabilir, önlem almak diye buna deniyor."
"Pekala. Büyükbabamla nasıl iletişim kuracağız?" diye bilmiş bilmiş sordum. En başında bir cep telefonu edinmemiz gerektiğini biliyordum ama Daren işlerini bir şekilde hallediyor ve gerektiği zaman onunla iletişim kurabiliyordu. Psişik güçleri olmalıydı.
"Aç mısın?" diye sordu. Ne zaman dikkatimi dağıtmak istese bu soruyu soruyordu.
"Biraz," dedim. Ve her zaman işe yarıyordu çünkü her zaman aç oluyordum.
"Kalabalıktan çıkalım, beklerken bir yere otururuz." Omzumdan tutup beni daha hızlı ilerlemem için itmeye başladı. Yüzümü asacak oldum ama buradaki aşırı temkinli hali sürpriz değildi. Vampirlerin yanında bile insanların arasında olduğundan daha rahat olması bana komik geliyordu.
En azından istediğimiz parçaları bulmamız günler sürmemişti. Bir gecede halledebilmiş olduğumuza seviniyordum. Geriye sadece diyarı dönmek ve haritanın gösterdiği yoldan gitmek olacaktı. Cehennem kraliçesinin dönüşü ile ilgili uzun uzun düşünmüştüm, başımıza özellikle de Daren'in başına daha büyük bir bela açmak istemiyordum ama kalkan kırıldığına göre diyar zaten fazlasıyla belaya bulaşmış demekti. Krallığımı öylece bırakamazdım ve eğer savaş istiyorlarsa Tanrıçaların biraz yorulması gerekecekti. Lilith'in bunu sağlayacağına inanıyordum. Kendi döneminde yaptıklarını düşünmek beni her zaman biraz ürpertiyor ve epey heyecanlandırıyordu ama bunu sesli söyleyemezdim.
Cadde üzerinde yan yana yürüyorduk onun adımlarında bariz bir acele vardı.
"Daren benden bir şey mi saklıyorsun?" diye sordum. İçimde garip bir his vardı, başta bunu yadırgamadım çünkü yaşadıklarımız normal olmanın çok dışına çıkmıştı. Önce kalkan kırılmıştı, dünyaya çarpmak üzere olan bir dalgaya müdahale etmem gerekmişti, krallığımın zorlandığını görmüştüm ve sonra başka ve kesinlikle karanlık bir boyuta gitmiştik. Ama artık daha yoğun hissediyordum. Bu tam anlamıyla bir korku ya da panik değildi aksine tanıdık ve rahatlatıcı bir histi. Eğer Daren bu şekilde davranmasa kazanmış gibi hissederdim.
"Hayır." Gözlerini yukarıya doğru kaldırdı ama kısa sürdü ve yeniden beni hareket etmem için itmeye başladı. "Gökyüzü hoşuma gitmedi sadece."
Başımı kaldırıp karanlık gökyüzüne baktım. Saat henüz çok geç değildi ve yaz iyiden iyiye kapıya dayanmıştı. Temiz ve güzel bir gökyüzü vardı. Pek fazla yıldız yoktu ama şehirde hiçbir zaman çok yıldız görünmezdi.
"Bana iyi göründü." Tek bir bulut bile yoktu ve güzel bir yaz akşamı gibi kokuyordu.
"Sen burnunun ucunu görmüyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA ve YILDIZ
FantastikBu hikaye Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik serisinin ara sahnelerinden alıntılar içerir. Kitapta olmayacak yazar taslaklarıdır. Serinin ilk iki kitabını okumadıysanız spoiler barındırır.