Sabah gözlerimi açtığımda her yerim ağrıyordu. Yataktan doğrulmaya çalışırken acıyla inledim. Ne zaman uyuduğumun farkına varmamıştım. Aklıma gelen düşünceyle yatağıma baktım, Jungkook yoktu.
Yataktan yavaşça kalktım, acaba banyoda mı diye baktım yok, mutfakta yok, salonda yok. Beni bırakıp gitmiş miydi, gitmiş demek ki. Gece bitince, istediğini elde edince gitmişti.
Telefonuma baktığımda yüzlerce bildirim vardı ama hiçbiri ondan değildi. Bir not bile bırakmamıştı. Ne bekliyordum ki zaten benimle uyuyup, uyanacak hali yoktu ya.
Dün gece bunları yaşarken, beklenti içine girdiğimin bile farkında değildim oysa ki.
O duygusal bir şey yaşamıyordu, o sadece benimle birlikte olmak istiyordu ve oldu da. Onca nezaketin içinde belki de ben yanlış düşünmüşümdür demiştim ama yanlış düşünmemiştim. İşini bitirip gitmişti işte.
Hayal kırıklığı içinde mutfakta oturdum bir süre, fakat kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Artık kalbim de acıyordu ama bunun olmasına ben izin vermiştim, kim olduğumu bile bile izin vermiştim. Çok canım yanıyordu.
Ona karşı bir şeyler hissetmeseydim bu kadar üzülmezdim, işin kötüsü duygularım dün geceden sonra basit bir etkilenmeden ibaret değildi. Boğazıma bir yumru oturmuştu ve gitmiyordu işte.
Biraz ağladıktan sonra biraz kafa dağıtmak istediğim için dışarı çıkmayı düşündüm. Yavaşça odama çıktım, üzerimi giyindim, acı vardı ama yürüyebiliyordum. Biraz sahilde yürüyecek, rahatlayacaktım.
Taehyung hala ses vermemişti. Ona haber vermeliydim belki ama canını sıkmak istemiyordum. Muhtemelen gecesini Jin hyung ile geçirmişti ve eminim keyfi yerindeydi. Evden çıktım, kulaklıklarımı taktım, hava hafif rüzgarlıydı. Kulağımda çalan şarkı daha da canımı yakıyordu, gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Olmayacaktım da zaten.
(Şarkıyı dinlerken okuyun^^)
✤✤✤
Biraz sahilde yürüdüm, biraz ağladım, biraz düşündüm. Rahatlamaya başlamıştım ama yine de ihtimaller denizinde kayboluyordum sanki.
Kimseyle konuşmak istemediğim için telefonumu uçak moduna almıştım. Sadece kendimle kalıp müzik dinlemek istiyordum, öyle de yapmıştım. Zaman nasıl geçti anlamadım ama çoktan akşam olmuştu.
Düşündüm, Jungkooktan çok hoşlanıyordum. Dünden beri olanlar yüzünden kafam allak bullak olmuştu.
Öyle güzel sahiplenip öyle iyi davrandı ki, belki dedim belki o da benden hoşlanıyordur. Zannetmek dünyanın en kötü ve boktan yalanıydı, ben de buna zorla kendimi inandırmıştım işte.
O beni hiç umursamıyordu, ne hissettiğimi ya da hissedeceğimi düşünmemişti, ben de zaten bu kadar kısa sürede neden bu kadar etkilendim onu da bilmiyorum. Onu suçlayamıyordum bile, belki suçlayabilsem daha kolay olurdu, daha az yanardı canım. Ama o niyetini zaten en baştan belli etmişti, bana bir şey vaad etmemişti. Ben, bile bile lades demiştim.
Bu kadar düşünmenin ya da kahrolmanın faydası yok diye düşündüm. Olan olmuştu artık, önemli olan bundan sonra ne yapacağımdı. O yüzden eve gitmek üzere ayaklandım.
Bugün dersim vardı ama çoktan kaçırmıştım zaten. Telefonumu uçak modundan çıkardım.
Anında yüzlerce bildirim geldi.
Taehyung;
Jimin nerdesin tanrı aşkına eve geldim yoktun?
Ne oldu neredesin lütfen bir şey söyle!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flawsome - Jikook
General FictionEvet kusurların vardı, bu kusurlarınla benim için en kusursuz yine de sensin.