Sinirle Has Odanın önüne geldim.
"Hünkârına geldiğimi haber ver."
Has Oda başı cevap verdi.
"Hünkarımız şuan müsait değil."
Koşarak içeri daldım,has oda başı arkamdan geldi.
"Hünkârım bağışlayın tutamadım.."
"Bir kere de görevini yap Mustafa!"
Eliyle çıkmasını işaret etti. Sinirden etrafıma bakmamıştım bile baktığımda ise yatakta bir hatunun olduğunu gördüm. Sinirle hatuna seslendim.
"Çık dışarı!"
"Bu ne cüret Helen!"
Hatuna bakarak sesimi daha da yükselttim.
"Çık dışarı!"
Hatun hünkârdan onay bile isteyemeden korkuyla çıktı. Sultan Murad ise ayağa kalkıp bağırmadan ancak sinirli şekilde:
"Bu ne cürret Helen? Sen kimsin de benim daireme destursuz girersin?"
dedi. İyice yaklaştım.
"Aklın sıra kardeşimi benden saklamaya çalışmışsın?"
"Öğrendin demek.."
"Ben senelerce kardeşimin yanımda olmamasının acısını çekerken,siz barbarlar kaçırmışsınız onu bir de üstüne kardeşim olduğunu öğrenince onu tembihlemişsin! Lakin şunu doğru anlamışsın,evet kardeşimi bulmaya geldim buraya.Başka bir şey için değil."
"Bak Helen-"
"Benim kardeşim yanı başımdayken ben onun hasretiyle yanıp tutuştum ve sen bunu bilerek sustun! Ben daha fazla kalayım diye!"
Suçlulukla başını eğdi.
"Şimdi ben kardeşimi de alıp buradan gideceğim bu vakitten sonra kimse bana engel olamaz!"
Sakin bir şekilde cevap verdi.
"Kız kardeşlerin Laura ve İsabella gitmek istemiyor biraz daha kalmak isteyeceklerdir."
"Umrumda değil! Onları almayacağım yanıma ister gelirler ister gelmezler,çok bile kaldık!"
"Benim sarayımdan ben istemediğim sürece kimse gidemez bunu bilmiyor musun?"
Alay edercesine güldüm.
"Ne yani yollamayacak mısın beni?"
Onaylarcasına başını salladı
"Hiçbir yere gidemezsin!"
Tokat atmak için elimi havaya kaldırdığım sırada bileğimden tuttu ve bileğimi sıktı. Yüzüme doğru yaklaşıp sessizce lâkin sinirle konuştu.
"Ne kadar da korkaksın."
Bileğimi bıraktı ve masasından bir hançer alıp bana verdi.
"Cesur ol biraz,istersen öldürebilirsin beni burda tokat atmak yerine."
Hançeri aldığım gibi hiç düşünmeden göğsüne saplamak için havaya kaldırdım,tam saplayacakken yine bileğimi tuttu ve sanki kırılmış gibi konuştu.
"Gerçekten öldürecek miydin beni?"
"Gözümü bile kırpmadan hemde!"
"Ağalar!"
Ağalar içeri girdi,benimse hâlâ elimde hançer vardı Sultan Murad ise beni bileğimden tutuyordu. Ağalar gelince elimi sallayıp sertçe hançeri düşürmemi sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Sarayda İki Yabancı
Ficción históricaVenedik ile barış antlaşması imzalayan Osmanlı Padişahı ile Venedik prensesinin arasında kopan fırtınaların yansıması.. İkisi de aşk uğruna herkesi karşılarına almayı ve ateşte yanmayı göze alabilir mi?