-8-

138 7 0
                                    

Gözlerimi bir ses ile açtım. Sese doğru bakınca kaşlarımı çattım. Taehyung mu horluyordu cidden.

Ağrı ile başımı tuttum,
Başım çok ağrıyordu.
Oturur pozisyona gelip durdum.
Gözlerimi ovusturdum, yoksa yorgunluktan açılacak gibi değildi. Sol tarafima doğru baktığımda

Taehyung ve jennie bir koltukta yatıyordu. Öbür tarafımda ise Rose ve jisoo uyuyordu.
Hallerine bakıp gülümsedim.

Işık olarak sadece rahatsız edici sarı gece lambası yanıyordu.
buyuk ihtimalle serum vermişlerdi ama bitmiş olmalı ki serum koluma takılı değildi. Ağrıyan kolum kim bilir kaç saattir serum yüzünden böyle düz duruyordu?

Ayağa kalktım, üstümü değiştirmişlerdi. Altımda siyah esortman üstüm de de siyah tisort vardı. yanda duran ayakkabılarımı giyindim.
Hava almasam ölecek gibiydim.
Yatağın üstünde ki ceketi alıp kapıdan çıktım.

Başım döndüğü için bir an düşecek gibi oldum ama pekte takılmadım.

Koridora doğru bakındım. Kimse yok gibiydi. Önüme dönüp merdivenlere ilerledim. Aşağıya inip, sekreter kadına seslendim.

"Pardon, boksor seo-jun u burada mı?"
Kadın bilgisayarından bakarak başı ile onayladı beni.

"2. Katta"

"Peki, tamam tesekkurler"
Yanından ayrılıp, kapıdan bahçeye çıktım.
Etrafa göz gezdirdim. Kimsecikler görünmüyordu.

Sonra onu gördüm, lisa yı. Bir bankta oturmuş, etrafına bakıyordu. Sonrasın da beni fark etti. Bakışları telaşlı gibiydi ama
Sakince tebessüm etti. Bende aynı şekilde, tebessüm ettim.
Orada dikilmeyip ona doğru ilerledim. Yanında ki boş yere oturdum.

...

Boş boş hastanenin duvarına bakıyordu.
Ben ise her zamanki gibi ona.

Neden ilgimi çekiyorsun ki Lisa? Sen de ne buluyorum? Bende bilmiyorum.

"Neden hep öyle bakıyorsun?"

"Bilmem, sana hep nasıl bakıyor muşum ki?"
Bana döndü, öyle güzel baktı ki bir an o mu bakıyor diye kendimi cimcirdim.

"Bana mı tek öyle geliyor bilemem ama o kısık gözlerinle çok derin bakıyorsun, bakarken de hafiften tebessüm ediyorsun ya"

Sırıttım. Herhalde kafam yerinde değildi. Kafam yerinde olsa durupta hiç utanmadan ona doya doya bakamazdım.

"Peki bu güzel bir his mi?"
Güldü.

"Güzel, çok güzel"
Bunları benim sana söylemem gerekmez miydi?
Rolleri mi değiştik?

"Daha iyi misin?"

"İyiyim,"
Dudaklarımı büzdüm.

"Sen nasilsin?"

Banka doğru yaslandı. Gökyüzüne kaydı gözleri.
"Yorgun"

"Normal"
Sustu, sustum.
Ona baktım, o ise gökyüzüne.

dakikalarca öyle durduk.

...

"Bir söz uğuruna, kendine acı çektirmeye değer mi, kook?"
Neyden bahsettiğini hemen anladım. jae-Hwa ya boksör olmak için verdiğim sözü diyiyordu.

"Değer"
Beni anlamıyordu, anlamasını da bekleyemezdim zaten.

...

"Nasıl biriydi peki?"

Nefesimi dışarıya doğru verdim.

"Seninkisi gibi güzel kısa sarı saçları, Kahve çekik gözleri vardı."
Tırnağımın yanında ki kuruyan kabukları soymaya başladım.

"Mavi rengi çok severdi. Her şeyinin mavi olmasını isterdi. Elbisesinin, bilekliğinin, oyuncaklarının."
Yutkundum.

"Oyuncak demişken en sevdiği tavsanlı peluş oyuncağını çok severdi, elinden asla düşürmezdi."
Güldüm.

"Bir ara televizyonda boks maçına denk gelmiştik. O sırada da izleyecek düzgün bir flim yok diye de onu izlemeye karar verdik. Benim pek ilgimi çekmemişti ama o hayretler içinde izliyordu.
Onun içinde pekte güzel değil di birinin birine vurması ama bana bu sporu yapmamin yakışacağını söyledi, dövüşmeyi bilirsem, onu ve annemi koruyabilir mişim hem de,"

Gökyüzüne doğru döndüm.
Fark ettim ki ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.

"Hatırladığım tek şeyler bunlar."
Kafasını omzuma koyup. Sırtımı sıvazladı.

Burnuma o çok sevdiğim vişne kokusu geldi. Lisa nın kokusu.

"Keşke sizi tanistirabilseydim Lisa. Seni tanısa eminim ki çok severdi."

______________

Bunu da böyle atayım bari...

Okuduğunuz için teşekkürler💙





şanssızlıktık | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin