-9-

121 8 0
                                    

"Benim hayatımı bu kadar merak ettiğini bilmiyordum."

Kafasını omzuma koyduğundan suratını göremiyordum.

"Sürekli sen bana sordun. Sana sormam da da sakınca yok gibi"

Gerçi tüm hayatını biliyorum.Anca bilmediklerimi soracak olursam olabilirdi. O da seninle ilgiliydi.

Tepki vermedi.
"Sor"

"Aileni merak etmiyorum"
Bildiğimden söylüyorum.
Klasik aile hayatı. Babası ve annesi sağ kardeşi yok zengin bir evde oturuyorlar falan filan.

"Peki neyi merak ediyorsun?"
Burnunu çekti. Üşüyor olmalıydı.
Elimde tuttuğum ceketi omuzlarına serdim.

Neyi mi merak ediyorum?
"Seni"

Elleri ile oynuyordu. Bir anda oynamayı bırakıp bana döndü.

Şaşırdı.
"Beni mi merak ediyorsun?"
Başımla onu onayladım.

"En sevdiğin renk ne? Neler yapmaktan hoşlanırsın mesela?"

Durdu, düşündü
bir süre hastanenin duvarına baktı.

"En sevdigim renk yeşil, yani sanırım."

?

"Sanırım derken? En sevdiğin renkten emin değil misin?"
Dudaklarını büzdü.

"Bana kimse şu zamana kadar en sevdiğim rengi sormamıştı. Ben de bir cevap arama zorunluluğum olmadığından, hiç düşünmemiştim."

Kaşlarımı çattım ama bir şey demedim.

"Ne olduğu fark etmez dinlemeyi çok severim, izlemeyi de öyle."

Aklımın bir kenarına yazdım.

Telefon çalmaya başlayınca ceketin cebinden telefonu aldım.
Rose arıyordu.
Telefonu açıp, kulağıma götürdüm

"jungkook! neredesin?"

"Bahçedeyim Rose, bir şey mi oldu?"

Arkadan Taehyung bağırıyordu.
Bir adamla tartisiyor gibiydi.

"Bi yukarıya gelir misin? Burası karıştı da."

"Tamam, kapat geliyorum."
Telefonu kapatıp, lisa ya döndüm.
O da kafasını omzundan çekmiş bana bakıyordu.

"Bir şey mi olmuş?"
Ayağa kalktım.

"Bilmiyorum. Gidip bakacağım."
O da ayağa kalktı.

Ceketi üzerinden indirip bana uzattı ama üstünde sadece crop vardı. Üşüyordu da büyük ihtimalle.

"Sende kalsın, sonra verirsin."
Sesini çıkartmadı. Anladım zaten, üşüyordu.

"Sen otur istersen."
Başını hayır anlamında salladı.

"Bende gidip bi orada ki durumlara bakayım."

"Peki tamam, görüşürüz"
Tam gidecekken kolumdan tuttu.
Anlam veremedim ama şok icerisindeydim.

"Beni merak ettiğin için teşşekkurler, kook. Dikkat et, çok yorma kendini."
Gülümsedim.
Nutkum tutuldu. Konuşamadım sadece başımı sallamakla yetindim.

Önüme dönüp hastanenin kapısından içeriye girdim. O ise yan kapidan içeriye girdi.

Kendine gittikçe bagladığının farkındadır umarım.
Dudaklarımı ısırdım.

Aklım yerinde miydi cidden benim az önce neler olmuştu öyle?

Merdivenleri çıkmaya başladım.
İcimi açmıştım ona, oda karşılığında kendinden bahsetmişti.

Elimle suratımi ovusturdum.
Merdivenleri hızlı çıktığımdan karnıma giren kramp ile merdivenin kolluna tutundum.

"Siktir!"
Merdivenleri çıkmaya devam ettim.

"Neden bu kadar kasılmak zorundasın?"
Sonuncu kata çıkıyordum ki sesler duyulmaya başladı.

Cidden ortada neler dönüyordu?
Karnımı tutarak sona kadar çıktım.

Ağrıdan dişlerimi sıkıyordum.
Koridora döndüm.

"Sen kim oluyorsun da onun ne yapıp yapmayacağına karar veriyorsun.?!"
Taehyung?

"Kes sesini! Asıl sen kim oluyorsun, Burada babası varken?"
Baba?

"Sen kendine baba mı diyiyorsun?"
Güldü.

Taehyung beni tanıdığından beri oldu olası babamdan nefret ediyor. Tabi olaya benim gözümden baktığı için haklı olarak benim gibi düşünüyor.
Bana bir abi gibi davranıyor. o olmasa kim bilir şu an ne hallerdeydim, onun sayesinde toparlandım.

Olaya müdahale edebilmek için hızlıca yanlarına yürüdüm. Beni fark eden babam bana döndü.

Sustu.
Taehyung onun baktığı tarafa bakınca beni gördü. Sinirliydi, gözlerinden anlaşılıyordu. Yanina gidip ikisine de bakındım.
Taehyung ağzını araladı

"Baban,"

Daha sözünü bitiremeden babam sözünü kesti.

"Iyilesene kadar benimle kalacaksın"

______________

Özür dilerim bölüm coook geç geldi.

Okuduğunuz için teşekkürler💗










şanssızlıktık | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin