Hyunjinden
Pencereden vuran günışığı ile gözkapaklarım aralandı. Bu aralar yeni şarkı dolayısıyla etkinlikten etkinliğe koşuyorduk ve açıkçası çok yorgundum.
Üzerimi giyinip aşağı indiğim zaman çoktan kahvaltıya oturmuşlardı.
-Beni de beklediğiniz için sağ olun ya
Han:
-Öküz gibi uyuma sen de yavrum- Tch diyene bak!
-Sonuçta buradayım ve kahvaltı ediyorum.
Dedikten sonra ellerini kulaklarına götürüp dil çıkardı.Tatlıydı. Minhonun onu neden sevdiğini anlayabiliyordum. Üstelik Minho İle çok güzel ilgileniyordu.
Zaten hiç şansım olmamıştı ki...
Kahvaltı edildikten sonra çekimin yapılacağı stüdyoya geçtik. Hala ship olayları devam ediyordu. Minho durmadan etrafımdaydı. Bir ara ben konuşurken yanımdaki sandalyeye oturdu ve bakışlarını bana sabitledi.
Bakışları altında eriyordum sanki. Böyle bakabilir miydi sahiden bir insan birisine? Hele numaradan...
Gergindim ve bu hareketlerime de yansıyordu. Bana böyle bakma Lee Minho! Çünkü tam da şuraya bayılabilirim..
Gün boyu beni kendine aşık edecek ne varsa yapmıştı. Delici bakışları, dizime uzanması ve Changbin benimle ilgilenirken hafifçe vurarak onu benden uzaklaştırması.
Changbin garibim başta ne olduğuna anlam veremeyen gözlerle Minhoya baksa da sonradan bunun da moment oyununun bir parçası olduğunu düşünüp kenarı çekildi.
Belki de gerçekten bir parçasıydı. Belki de ben kendi kafamda hayal ettiklerime inanmak istiyordum.
Twitterda hissettiklerimi paylaşmayı seviyordum. Hepimizin fake hesap gibi duran ama sadece kendimizin bildiği hesaplarımız vardı. Minhonun paylaştıklarını okumayı seviyordum.
Genelde komik şeyler paylaşırdı
Veya Han ile ilgili şeyler.. İkincisi biraz canımı yaksa da okurdum işte...Bugün ne yazmış acaba diye sayfasına girdiğim zaman şu tivitini gördüm: