Huzuru Bulmak..

344 23 22
                                    

Yazardan

Hyunjin'in ardından Minho da kalkıp gidince Han istemsizce huzursuz oldu. Uzun denilebilecek bir süre Minho dönmeyince ona bakmak için yerinden kalktı.

-Ben bir Minhoya bakayım

-Ben de seninle geleyim. Uzun süredir Hyunjin de yok. Aklım onda kaldı

İkisi kendi sonlarına doğru yürüdüklerini bilmiyorlardı. En azından Jake bilmiyordu. Ama Han içinde bir yerlerde hissediyordu kötü şeyler olacağını.

Çünkü o Minhoyu bir kitap gibi okurdu. Hava almaya çıkmadığını biliyordu. O yüzden doğruca Jake'le birlikte lavaboya gitti önce.

Her yere baktılar ama Ne Hyunjini, ne Minhoyu bulabildiler.

-Belki birlikte dışarı çıkmışlardır
Dedi Jake.

Yürümeye başladılar. Han neye doğru gittiğini biraz anlıyordu. En azından en kötüsüne hazırdı. Ya da öyle sanıyordu. Jake tamamen masumdu. Sevgilisinin en yakın arkadaşlarından briisyle dışarıda hava aldığını sanıyordu...

Dışarı çıktıklarında başta hiçbir şey göremediler. Fakat sonra Jake iki gölge fark etti. Birbirini öpmek için adeta çıldıran, öperken sesleri gecenin karanlığına karışan iki gölge, başta öpüşen iki müşteri sandı. Ta ki sevgilisinin üzerindeki kendisinin hediye ettiği ceketi tanıyana kadar...

Jake'in gözlerinden yaşlar sicim gibi akıyordu. Han'ın ise sadece bir damla döküldü. Belki de Minho için kalan son damlasıydı..

Minho'dan

Han'ın adımı seslenmesiyle Hyunjin'in dudaklarından ayrılıp sesin geldiği tarafa doğru döndüm. Ağlayan Jake'i ve yanında kaskatı duran Han'ı gördüm.

Ağlamıyordu. Öylece bakıyordu. Hayal kırıklığı dolu gözlerle. Sonra elinin tersiyle sildi tek gözünü. O an yok olmak istedim.

Bir dilek hakkım olsaydı, tam da üzeirnde durduğum yerin yarılmasını isterdim o an.

Yavaşça bize doğru yaklaşmaya başladı Han. Jake ise hala olduğu yerde durup ağlıyordu.

Yavaş adımlarla geldi ve tam önümde durdu. Ve o an yapmasını isteyeceğim son şeyi yaptı

-Neden?

Karşımda durmuş neden diye soruyordu. Cevap veremedim. Cevapsız kalışıma cevap olarak suratıma tükürdü ve arkasını dönüp çekip gitti. Bir tane koysa suratıma, bu kadar acıtmazdı.

Jake hala olduğu yerde duruyordu. Hala ağlıyordu. Hyunjin yavaşça ona doğru yürüdü. Ellerini yukarı kaldırıp Jake'in yaşlarını sildi.

-Kendi çukuruma seni de çektiğim için çok özür dilerim Jake

Yüzünü bana döndürdü ve başıyla beni işaret etti:

-Ama ben o adamdan başkasını sevemem. Sevebilirim sandım. Sen o kadar iyiydin ki, seni sevebileceğime beni inandırmıştın. Ama yapamadım. Ben Lee Minho dışında kimseyi sevemem. Çok özür dilerim...

Bunları söylerken Hyunjin de ağlıyordu. Daha sonra Jake sonunda bir şey söylemek için ağzını açtı.

-Seni sevmiştim
Dedi

Tek cümlesi bu oldu ve arkasını dönüp gitti. Şimdi gecenin karanlığında Hyunjin ve ikimiz kalmıştık.

İçeri dönmenin yersiz olacağını biliyordum. Hyunjine doğru yürüyüp elini tuttum.

-Gidelim

Bana bakıp hala yaşlı olan gözleriyle gülümsedi.

-Gidelim

Bizim yurt gidebileceğimiz en mantıklı yerdi. Çünkü Hyunjin Han'la aynı yurtta kalıyordu.

Yurttan içeri adımımızı atar atmaz Hyunjin beni kendine çekerek sıkı sıkı sarıldı. Sanki bir daha alamayacakmışçasına kokumu içine çekiyordu. Bir eli bedenimi sararken diğer eliyle yavaş yavaş saçlarımı okşuyordu.

Dünyadaki en mutlu insandım şuan. Az önce yıllardır birlikte olduğum sevgilimi kaybetmemişçesine mutluydum. Hyunjin bana dokundukça daha da mutlu oluyordum. Sanki bundan daha mutlu olunabilirmiş gibi.

-Hyunjin

-Hmm
Dedi huzurlu ve mayışmış bir sesle

-İyi olacak mıyız?

-Umrumda bile değil. Sen yanımda olduktan sonra. Hiçbir şey umrumda değil

Onu daha da sıkı sardım. Aşkımdan ölebilirdim. Hyunjin için ölebilirdim. Aşk böyle bir şeymiş. Şimdi öğreniyordum.

Odama geçtik ve uzandığım yatağımda o da uzanıp başını boynuma yasladı

-Jake iyi birisiydi

-Ne alaka şimdi amınakoyim

-Sus da dinle

Diyip bir parmağını dudağıma kapattı. Kapattığı parmağını yavaşça öptüm. Parmağını çekip dudaklarını getirdi bu kez. Yavaşça öpüp geri çekildi. Sonra devam etti.

-Jake çok kibardı iyi birisiydi. Bu sonu hak etmedi. İsterdim ki kendisini hak eden biriyle çok mutlu olsun. Ama o gelip senden başka kimseyi sevemeyecek olan bana aşık oldu.

-Ya Han..
Dedim dudaklarımı birbirine bastırdım.

Hyunjin kafasını kaldırıp bana baktı. Sanırım hala Han'a hislerim olmasından korkuyordu. Aptalsın Hwang Hyunjin.. Ben sana köle olacak kadar aşık olmasam, Hana bunu yapar mıydım sanıyorsun?

Devam ettim
-Han her zaman beni bir kitap gibi okurdu. Beni benden iyi tanırdı. Onsuz yaşayamazdım. Ama sonra Hanın kızgınlıkla söylediği bir cümle takıldı aklıma. Annesiz babasız da yaşayamazsın. Hana olan sevgim.. Nasıl desem ailemden birisiydi işte. Ailemdi benim. Ama sen... Sen çok farklısın Hyunjin. Sen benim dünyamsın.

Bana yasladığı sırtını hafifçe döndürerek elini göğsüme koydu. Sonra kafasını kaldırıp boynuma bir öpücük bıraktı. Tam o anda kapı tüm şiddetiyle açıldı.

İçeri giren, düzeltiyorum dalan Felix'ti.

-Size Han'ı üzmeyin demedim mi amınakoyim ben? Ne bok yerseniz yiyin ama o üzülmesin demedim mi?


Dikkatli bakarsanız Felix'in kızgın olduğunu anlayabilirsinz 👉🏻👈🏻

Ay bugün 3 bölüm attım şaka mıyım neyim 🙈

Yasak mıyız Seninle? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin