Merhabalarrrr❤️🧚
İlk önce kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Bu kitabı başka bir hesapta yazıyordum. Ancak diğer hesabımı kullanmadığım için burada, yani yeni hesabımda devam ettireceğim. Elbette bölümler 1.bölümden itabaren yazılacak.
Sadece küçük düzeltmeler yapacağım.
İyi okumalar;)
***
Mutluydum. Hemde hiç olmadığım kadar. O kadar güzeldiki her şey... Bir o kadar ulaşılmaz gibi. Ait olduğum yerdeymişim gibi hiss ediyordum.
Çiçeklerin süslediği bahçede oturmuş sohbet eden anne ve babamı izliyordum uzaktan. Çok mutlulardı.
Yüzümdeki kocam gülümsemeyle onlara doğru bir kaç adım atmış ardından birisi tarafından durdurulmuştum. Kafamı arkaya çevirdiğimde beni tutan kişinin yüzünü görememiştim. Sağ dizini yere koymuş bir elini kaldırmıştı bana doğru.. elini tutmamı istiyordu.
Onu tanımadığımı düşünsemde hiç düşünmeden elini tutmuşdum adamın. Sanki uzun zamandır bu anı beklemiş gibi dahada mutlu hiss etmiştim. Adam elimi tutar tutmaz hava bir anda karanlığa bürünmüş, gök gürültüsüde yağmura eşlik etmişti. İşte o an neye uğradığımı şaşırmıştım.
Adam elimi sertçe tutmuş çekiştirirken hızla arkama dönmüştüm ailemi sanki son kez görmek için.
Yoklardı. Bomboştu etraf. Özenle yetiştirdiğim çiçeklerimle bezenen bahçem yoktu artık hepsi kuruyordu anbean.
Beni çeken elin sahibi birden elimi bırkmış ardından bana sıkıca sarılmıştı. Yerime çivilenmiş gibi kalırken gözlerimi sıkıca kapatmıştım.
"Jungkook, benimle gel sevgilim. Lütfen."
Kulaklarıma dolan kalın sesle yüzümde yeniden bir gülümseme belirmişti aniden. Onu tanıyor olmalıydım ki bu kadar mutlu olmuştum. Ellerimi kaldırıp kendimden uzun ve yapılı omuzlara sarmıştım kollarımı.
"Seninle geleceğim sevgilim."
Verdiyim cevabı bir an bile sorgulamamıştım. Bir an bile pişmanlık duymamıştım. Gözlerimi sıkıca kapatıp karşımdaki adamın kokusunu içime çekerken kollarımın boşluğa düşmesiyle yeniden gözlerimi açmıştım hızlıca.
Oradaydım. Babamın yıllarını geçirdiyi ve benim mutfağından çıkmama izin bile verilmediği o sarayda.
Eskiden neşe dolu olan saray yerini kasvete bırakmıştı. Artık etrafda bir sürü hizmetli dolaşmıyordu, mutfaktan gülüş sesleri gelmiyordu. Hızla etrafa göz gezdirmiştim. Onu arıyordum. Her şeye rağmen kimseyi umursamadan.
"Neredesin?"
Kısık ve bir o kadar cılız sesimle konuşmaya çalışmıştım. Ama kimse yoktu hiçkimse.
Bir anda ayağımın altında hiss ettiğim yapışkanlıkla kaşlarımı çatarak aşağı doğru bakmıştım.
Kırmızı sıvı bütün sarayın yerlerini kaplamış etrafda cesetler belirmişdi.
"Bunların sorumlusu kim biliyormusun bebeğim?"
Kulaklarıma dolan aynı kalın sesle hızla yutkunmuş etrafıma bakmıştım. Hiçkimse yoktu. Cevap veremiyordum sanki boğazıma yumru oturmuş gibi öylece kalakalmıştım.
"Biz. Bu güzel manzaranın sebebi biziz. Sen ve ben."
"Hayır! Hayır!.. Bu imkansız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRÙEĹ ●Taekook●|bxb|
Historical FictionGüzeller güzeli Jeon Jungkook geleceğin Qaddar İmparatoru prens Kim Taehyungun ilgisini çekerek hayatının en büyük günahını işlemişti. Ancak habersizdi... Bu günaha kendisinin sebep olacağından ve kendi elleriyle sevdiği adamı canavara çevireceğinde...