Merhabalarrrr.
Yeni bölümle karşınızdayım. Bu diğerlerine nazaran daha uzun oldu. Yazım yalnışları olursa belirtmekten çekinmeyin lütfen.
Bu arada medyadaki şarkıyla beraber okumanızı öneriyorum bölümü. Biterse başa sarın yani ahshhs.
Neyse iyi okumalar hepinize.🫶❤️
Jungkook.
İnsanların karşısına hep yaşamları boyunca engeller, imtihanlar çıkarmış. Bazıları bu engelleri cesurca def ederken bazıları zayıf düşermiş duygularına. Düşünürdüm hep, duygularını dinleyip yaşayanlar mı daha mutlu yoksa aklını seçip hislerini hiçe sayarak yaşayanlar mı?
Peki mutluluk mu önemliydi, yoksa kurallar mı?
Karmaşık dolu bir durumun içerisindeydim. Ben hangisini seçecektim?
On sekiz yaşıma kadar hiç duygularım devreye girmemişti. Hatta annem bazen arardı ağzımı. 'Oğlum gönlünü verdiğin bir kız var mı?' diye. Yoktu. Olmamıştı. Bu güne dek hiç bir kız ilgimi çekmemişti. Sevmemiştim kimseyi. Keşke her şey böyle kalsaydı. Keşke kalbim birine karşı böylesine çarpmasaydı. Bir erkeye karşı.
Kendimden iğreniyordum son zamanlarda. Nasıl bir kızın aksine bir erkekten hoşlana bilirdim ki? Nasıl yapardım bunu? Üstelik cezası idamken. Büyük günahtı benimki. Ama insan susturamıyor, karşı koyamıyor bazen bazı şeylere. Benim karşı koyamadığım da o'ydu işte. Taehyungdu. İmparatorluğun 2.Prensiydi.
Bana karşı ne düşünüyor ne hissediyor bilmiyordum. Beni hizmetlisi değil de bir arkadaşı olarak görüyor olmalıydı. Bu yüzden yanında rahat olmamı istemişti. Kesinlikle bu yüzdendi. Duygularım yüzünden her şeye olduğundan fazla deyer katıyordum belkide. Başka ne olabilirdi ki?
İmparatorluğun 2.Prensi benden- üstelik bir erkekten hiç bir zaman hoşlanmazdı. Sevmezdi. Hissetdiklerimi söylersem o da benim gibi benden iğrenirdi. Kesinlikle böyle olurdu. Kesinlikle.
"Jungkook neyin var?" demişti yanımdan tanıdık bir ses. Ufak silkelenmeyle kendime gelmiştim sanki. Sarayda pek işim olmadığı için 2.Prensten izin alıp göl kenarına gelmiştim. Daha sarayda iki gündür işe giren Kai de beni görüp gizlice peşime takılmıştı. "Boşver, dalmışım biraz. Ne dersin dönsek mi artık?" demiştim çünkü artık sıradan ve kaçamak yapacak kadar rahat değildim.
"Ah, ama daha yeni gelmiştik. Sohpet edelim biraz. Mesela sarayda işe başladığım için mutlu oldun mu?" demişti heyacanlı ifadeyle. Pür dikkat cevabımı bekliyor gibiydi. "Neden sevinmeyeyim ki? Bence burada daha rahat çalışacaksın." diye yanıtlamıştım.
"Sarayda işe başlamış olsamda bir birimizi sık göremeyeceğiz anlaşılan." diyerek dudaklarını büzmüştü. "Sen hep şu 2.Prensin yanında olacaksın. Sahi nasıl izin verdi buraya gelmene? Yoksa haber vermeden mi geldin?" diye sormuştu telaşla. Bu olsaydı sonum gerçekten kötü ola bilirdi.
"Elbette ki hayır. İzin alarak geldim Kai. Ve muhtamelen şuan dönmessek kovulmam kesindir." diyerek üstümü düzeltip ayağa kalkmıştım. "Tamam ama yine geliriz buraya olur mu?" dediğinde başımla onaylamıştım.
"Tamam."
***
Kısa sürede saraya varmış ardından Kai işe koyulurken bende 2.Prensin odasına doğru irelilemiştim. "Jeon Jungkook?" demişti yolumu kesip kolumu tutan birisi. "Benim." demiştim kısık sesle. Tanımadığım ama benim gibi özel hizmetli olduğunu gösteren beyaz kiyafetli adam bana daha fazla yaklaşarak kulağıma fısıldamıştı. "Benimle geliyorsun. Hemen." daha ağzımı açmama izin vermeden kolumdan çekiştirmişti beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRÙEĹ ●Taekook●|bxb|
Historical FictionGüzeller güzeli Jeon Jungkook geleceğin Qaddar İmparatoru prens Kim Taehyungun ilgisini çekerek hayatının en büyük günahını işlemişti. Ancak habersizdi... Bu günaha kendisinin sebep olacağından ve kendi elleriyle sevdiği adamı canavara çevireceğinde...