ep4

416 40 16
                                    

Merhabalarr🧚❤️

İyi okumalar hepinize)

***

Taehyung.

Ne kadar zaman olmuştu bilemiyorum. Ne kadar ailem sandığım insanlardan ayrı kalmıştım? Daha doğrusu buna ne kadar zaman mecbur bırakılmıştım?

Belkide bunları hakediyordum. Belkide ruhum ve bedenim sevilmeye o kadar da layık değildi.

Kendi içimde bunun doğru olmadığına inanmaya çalışsam da, kesinlikle baba demeye çekindiğim Majesteleri İmparator için böyleydi. Onun için taşımak istemediği bir yükten fazlası değildim.

Ama bunu kendime ne kadar unutturmak istesemde kendisi buna hiç bir zaman izin vermemişti, her zaman hatırlatmıştı bana. Babam kardeşlerime sevgi ve ilgi gösterirken hep düşünmüşümdür. Neden beni de sevmiyor? Ya da neden bir kez olsun bana ilgi göstermiyor?

Elbette bu sorulara babamın beni veliaht prense mâni olmayayım diye saraydan gönderdiği gün cevap bulmuştum. O beni hiç istememişti, hiç sevmemişti. Sadece sevgili oğlu veliaht prens, Namjoona düşman olarak gördüğü için göndermişti beni. Sonuçta 2.Prens bendim. Ve sevgili korkak oğlundan her konuda daha iyi olmam oldukça gözüne batmıştı. Büyük ihtimalle beni tahta rakip olarak görmüş olmalıydı. Ki görmekte de haksız sayılmazdı. Ama diğer kardeşlerimin aksine hiç bir zaman tahta geçmek gibi bir düşüncem olmamıştı.

Zaten bu düşüncelerim için olsa gerek, öz annem bile bana bazen babam gibi muamâle gösteriyordu. Uzakta olsa bile onun beni sevdiğini düşünürdüm her zaman."Annem babamdam farklı o beni seviyor". Hep aklımda bu düşünce vâr olmuştu. Belkide beni tek seven oydu. Ya da bir az olsun değer veren. Gerçi şimdiye kadar benimde tek sevdiğim insan annem olmuştu.

İmparatoriçe, yani babamın sevgili eşi ise her zaman bana sahte sevgi gösterisi yapmıştı. Elbette sadece İmparatorun yanında. Aklınca beni oyuncağı yaparak oğlunun yolundan çekecekti. Ancak karı koca bir şeyden habersizdi. Ben hiç bir zaman oğullarının yolunda olmamıştım.

Büyük ihtimalle gelme haberini duyurduğum andan itibaren İmparatoriçe şölen düzenlemeye başlamıştır bile.

Ancak kimin umrunda?

Annemin yanına gönderildiğim günden beri aklında olan ve benimde beynime yerittiği tek bir düşünce vardı. İntikam.

Ki bana bıraktığı mektubun satırlarında bile bu aşikârdı. Belkide annem öleceğini önceden hissetmişti. Ya da bu mektup uzun zaman önce yazılmıştı.

"Oğlum, bu hayattaki tek değerlim, biliyorsun senden sadece tek bir dileğim var. O'da bunca yıl boyunca bize yapılanların hiç birini unutmaman. Güçlü kalmalı ve en kısa sürede intikamımızı almalısın. Belki o günlerde yanında olamayacağım ama bilmeni istiyorum. Ben seni her zaman izleyecek ve zaferinle gurur duyacağım...bundan kâti suretde emin ola bilirsin. Benim İmparator oğlum, değerlim, seni ne kadar sevdiğimi hiç bir zaman unutma."

Bu konu hakkında çok düşündüm. İlk başlarda buraya yeniden gelmek konusunda tereddüt etmiştim. Çünki çocukluğumu mahveden İmparatorluğun geleceyimi de mahvetmesini istemiyordum. Sadece annemle birlikte huzurlu bir şekilde yaşamak istemiştim.

Ancak babamın annemle benim yaşadığımız haneye suikast düzenlemesi ve bunun sonucunda annemi kaybetmem her şeyi alt üst etmişti.

Babam süikast için özellikle geceyi seçmiş olmalıydı. Büyük ihtimalle ikimizinde öldürülmesini istiyordu. Lakin o gece evde olmamam benim şansım mı yoksa aksine şansızlığım mı bilmiyorum. Bir şekilde hayatta kalmıştım işte.

CRÙEĹ ●Taekook●|bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin