12. Bölüm- Acıyla yüzleşmek

105 10 6
                                    

İhanet çok mu can yakardı? Sözcükler dudaklardan çıkmadan da kalp parçalayabilir miydi? Evet parçalayabilirdi! Kelimeleri kullanmadan kendi isteğimle, kendi rızamla onun kalbini parçalara ayırmıştım. Pişmanlık mı, asla! Buna vicdansızlık, kalpsizlik, intikam veya her ne derseniz diyin, bu benim kalbimdeki kızın mahkumiyetiydi ve ben artık dayanamıyordum.

Ben yaralarımın intikamını almıştım. Belki yanlıştı, belki de doğruydu fakat en başından belirlenmiş son buydu ve asla değişemezdi. O yüreğime sapladığı bıçağı çıkartıp kendi kalbine saplasa dahi bu imkansızdı.

Yüreğim yolundan emindi ve dönmeye, yolunu değiştirmeye niyeti yoktu. Bu kalp bir kere kırıldı sustum ama ikinci kere kırıldığında artık suskunluğum kalbimi kıranlar için bir işkenceye dönüşmüştü. Kalbimde ki küçük kız çocuğu bile buna izin vermedi, veremedi; Gölge'yi kendine bağlamış olan o kız bile beni durdurmadı.

Kendimi yatağın üzerine doğru attım ve biraz rahatlamak için derin nefesler aldım. Yatağın soğukluğu tenimi yakarken gözlerimin yangınına son vermek adına sıkıca kapattım. Bedenim yavaşça rahatladı, daha sonrasında bu rahatlık yarı uykulu olmama neden oldu.

Üzerime örtülen battaniyeyi hissettiğimde gözlerimi asla açmak istemedim, çünkü bu üstümü örtmesini istediğim kişi değildi. Battaniyeyi üzerime örten kişi sevdiğim adam değildi, bir zamanlar yüreğimi alevlendirip yakan adamdı; bunu ise sıcaklığından hissetmiştim. Asla sıcaklığını unutamamıştım, ne kadar bana zarar versede, ne kadar gözyaşlarıma neden olsada unutamamıştım.

"Git artık buradan ama bu sefer gerçekten bir daha dönmeyecek şekilde git." Diye uykulu sesimle mırıldandım. Uyumamak için kendimle savaş veriyordum çünkü artık onun buralardan gitmesini ve kalbimdeki kız çocuğunu rahat bırakmasını istiyordum, bunun için en uygun zaman şuan gibiydi.

"Gittiğimde acın dinecek mi?" Acı dolu sesi içimin burkulmasına neden olmuştu, bu burkulmayı önemsemeden kenara attım. Lakin sesi o kadar acı dolu ve gitmek istemeyen bir tondaydı ki sustum. Evet demek istedim ama söyleyemedim, dudaklarım mıhlanmış gibiydi asla konuşamadım.

"Bu hikaye bu kadarmış, buna alışsan senin için daha iyi olur." Yatağın köşesine oturduğunu hissettim ve bir eliyle saçlarımla oynamaya başladı. "Hikayenin finali yayınlanalı epey oldu Lucifer." Hafifçe güldüm ve devam etmek için derin nefes almak zorunda kaldım. "Artık ismin dudaklarıma yakışmayan bir kelime, artık sevgin kalbime yakışmayan bir geçici dövme. Bunları artık anlamak zorundasın!" Ona kızdığımda canının yandığına emindim. Ona çok acımasız davranıyordum fakat onun bana pek merhametli davrandığı söylenemezdi.

"Mehir," sustu çünkü dudaklarına ismim yakışmamıştı ve bu sadece bana göre değil ona göre de öyleydi. Onun dudaklarına yakışan ya meleğimdi ya da ay parçamdı fakat artık ikiside yoktu, hepsi kalbimdeki bıçak ile son bulmuştu. "Kalbimin içi-dışı, sağı-solu her tarafı, gerçekten her tarafı alevler içinde. Seni öyle bırakıp, sana yalan söylemeyi hiç istemedim Mehir. Evet yaptığım sana göre çok saçma, çok yanlış ve bu yüzden ihanete uğramış hissediyorsun ama bana hiç sormadın Mehir." Hafifçe gülümsedim, uyumamak için çok zor duruyordum ve bu cümle kurmamı zorluyordu.

"Lucifer bak bana, bak ne haldeyim gördün mü?" Baktığını biliyordum fakat gözlerim kapalı olduğu için onunla göz teması kuramıyorduk. "Ben iki yıl boyunca kabuslar gördüm her gece, bunun tek nedeni sendin. Sana her yalvardığım zamanda bana bir yalan buldun ve beni tekrar yolladın, yeni bir hayat kuracağımı bile bile yolladın, sana kızgın olduğumu bile bile hatta ve hatta gitmeden evvel sana söylediklerimi bile bile yolladın. Sustum ben çünkü karşıma alıp konuşabileceğim bir kişi dahi yoktu!" Son cümlemi bastıra bastıra söylemiştim. "Seni senden daha çok sevdim, seni senin ateşini sevdiğinden çok sevdim ama sen hançeri kalbime sapladın ve o gün her şey bitti. Artık hayatımda bir yerin ve konumun yok, git artık buradan Lucifer!"

Karanlık BağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin