1

76 6 5
                                    

Hiç uyanmak istemediğim bir sabaha daha uyanmıştım. Kalkıp bir sigara yaktım ve ayılmayı bekledim. Kendime geldiğimde elime telefonumu alıp biraz bakındım, yine taziye ve üzüntü mesajları dışında bir şey yoktu. Mesajları evet, nedeni babamın corona'dan vefat etmeden önce ağabeyime de bulaşması. Kendisi zaten bu nedenden dolayı cenazeye katılamadığı için yeterince üzgünken birde babama hastalığı kendisinin bulaştırdığını düşünüyordu.
Yeterince psikolojim bozuk değilmiş gibi birde annem ile ağabeyimi yatıştırmak bana kalmıştı.
Odamdan çıktım, ağabeyimi kontrol ettikten sonra bir sigara daha yaktım.

O sırada zil sesiyle oldukça şaşırdım, eve kimseyi almıyorduk, kimdi bu gelen? Yerimden yavaşça kalkıp kapı deliğinden dışarı baktım. Gelen yakın arkadaşlarımdı. Kapıyı yavaşça araladım ve onları içeri aldım. Kızların desteği olmasaydı ne yapacağımı düşündüm. Kavgalı olduğum eski yakın arkadaşım bile babamın selasını duyup koşa koşa gelmişti. Babamın tüm yakın arkadaşlarımın da babası gibi olduğunu biliyordum, babam yokluk, darlık içinde olsa bile benim için herşey en iyisi olsun diye çabalayanlardan biriydi. Aynı annem gibi. Ağabeyimi bir bakışıyla altına işetebilecek bir adamın bana pamuk olmasını anlayamıyordum. Kız çocuklarına olan sevgisine verdim. Babam ne kadar eski kafalı sinirli bir tip olsa da mahallede ondan ne kötü bahseden vardı nede buradan gitmesine mutlu olan. Bende kendi halindeki bu adamın sevenlerini cenazesinde gördüğümde gülümseme yayılmıştı suratıma, işte ben bu adamın kızıyım gururunu yansıttı gülümsemem. Cenazesinde herkesin dilinde o sülale de tekti cümlesiydi, duydukça babama olan aşkım daha da arttı, sözlerimi tutmam gerekiyor diye düşündüm. Ne yapacağına karar veremedim. Zaten kötü bir kız değildim, edebimle oturur kalkar, sokak hayvanlarını ve yaşlıları severdim, yardımseverdim ama ne yaparsam babama daha çok benzerim düşüncesini de atamıyordum beynimden.

Daldığım düşüncelerden arkadaşım Rabia'nın sesiyle çıktım. "Mihri, biraz çıkalım hava alalım ister misin?" düşündüm, çıkmak istiyor muydum? Hayır. Çıkmak istemiyordum. Annem ben çıkınca ağlayacaktı çünkü. "Hayır Rabia, sadece dinlenmek istiyorum. Hem fiziksel hem ruhsal olarak." diye cevapladım. Rabia dinlemeyip montumu askıdan alıp getirmişti bile. "Hadi giy şunu biraz hava gerçekten iyi gelecek" Rabia'nın vazgeçmeyeceğini anladığımda elinden montumu alıp kapıya doğru ilerledim.
Dışarı çıkıp ufak bir parka gittik. Çocuk parkına. Hava buz gibi olmasına rağmen montumu çıkarmak istedim, içim yanıyordu çünkü. Esen soğuk rüzgar titrememe neden oldu, ya ekim ayının rüzgarları çok deliciydi yada ben gerçekten bir şoktan çıkıp diğerine giriyordum.

"Ee Mihri?" konuşan Rabiayla birlikte yüzümü ona çevirdim "ne ee Rabia?" dediğimde gözlerini devirdi. "Buraya seni oksijenle tanış diye getirmedim Mihri, hadi anlat dök içini" diyince istemsizce içime bir şeyler oturdu. Rabia evde ağlamayacağımı biliyordu ve o yüzden dışardaydık. Kafamı omzuna koydum. Saçlarımı sevmeye başladığında gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile. Rabia hiç bozuntuya vermeden saçlarımı okşamaya devam etti.
"Çok az fotoğrafımız var Rabia, baktığımda onu hatırlayacağım onca şey olması gerekirken iki elin parmağını geçmiyor babamla olan anılarım. Keşke ona doyabilseydim, keşke o da bize doysaydı, çok erken bıraktı bizi." biraz duraksadım ıslak yüzümü kıyafetimin kollarına sürdüm, burnumu içime çektim ve devam ettim. "Hiçbir hayalimizi gerçekleştiremedik beraber. Hiç evden telli duvaklı çıkışımı izlemedi, hiç çocuklarımı sevme fırsatı olmadı, onu hiç tatile çıkaramadım, baba kız günü yapamadık hiç." hıçkırıyordum artık, kendime gelmek için biraz soluklandım.
"Ona benzediğini söylediklerinde gururla kaldırıyorum başımı biliyor musun? Çünkü ben babamın kızıyım diyorum, tabi ona benzeyeceğim." yaktığı sigarayı usulca uzatan Rabia'dan aldım. "Onun huylarını alacağım tabi, yemeyeceğim yedireceğim, hayvanları hep seveceğim onun gibi. Ağlayacağım bolca, sulugözlüyüm çünkü film sahnesine bile ağlarım. Kız çocuklarına aşığım onun gibi, kıyamam hiç birine. Birden parlar yakıp kavururum ortalığı, sonrası malum kedi gibi özür dilerim, babamın kızıyım." son cümlemle yine acı bir gülümseme oluştu yüzümde.
"Cebimdeki ekmek parasıyla bile kedi köpek doyururum, israf nedir bilmem, sinyal vermeyenlere küfürü basarım yolda, çok üşürüm, kanım çok az çünkü, hep battaniye ile gezerim." sonuna geldiğim sigarayı kaldırıma atıp başımı Rabia'nın omzundan kaldırdım. "Biliyor musun Rabia, ben tamamen babamın kopyasıyım. Sanki ölmemiş, o toprağa girmemiş, içimde yaşıyormuş gibi. Bende onu ömrüm yettiğince yaşatacağım."
Dolan gözlerini saklayamayan Rabia ile gözlerimdeki yaşlar mümkünmüş gibi iyice arttı, sesim çatallaştı. "Ben onu çok özledim Rabia" dediğimde o da ağlamaya başladı. Uzun yıllara dayanan dostluğumuz sayesinde o da babamı çok yakından tanımış, ölümüne en az benim kadar üzülmüştü.

YAR'A İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin