Abimi ve arkadaşlarını görünce kafamı gömecek yer aradım. Kaçmaya çalışırsam yakalanırdım. El mahkum yakalanmayı kabul edecektim.
Kafamı öne eğip sessizce konuştum. "Abimler burada, sakın yanlış bir şey yapmayın." Diye uyardım.
Anlamamış gibi baksalar da abimlerin tarafına bakmamaya özen gösterip gülümsedim. Yanımıza gelen adım sesleriyle gerginliğim artıyordu.
"Mihri? Ne işin var senin burada?" Abimin konuşmasıyla kendimi hazırladım ve gülümseyerek abime döndüm.
"Yemek yiyorum abi sen ne yapıyorsun?" Salağa yatma taktiği hep işe yarardı. Kaşları masada gezinince çatılmaya başladı.
"Niye yemeği bunlarla yiyorsun?" Sorduğu soruyla koca adamların gerildiğini hissettim. Ayağımla dürttüm hemen. Yanlış bir şey yapmamaları gerekiyordu.
"Müşterim abi, açıkmışlar bende dükkanda yemek yerine buraya getirdim."
"Anladım. Konuşacağız bunu evde." Dedi ve hemen yan masamıza oturdular. Sessizce yemeğimizi yedik ve kalktık. Hesap ödemek için kasaya gittiğimizde naide teyze abimin ödediğini söyledi. Yemin ederim safi salak bir hanzoydu benim abim. Yemediğin yemeğin hesabını ne diye ödersin ki?
Kafamı abimlerin olduğu yere doğru yavaşça çevirdim ve gözlerimi kıstım. Savaş boyası sürer gibi iki parmağımı yanaklarıma sürdüm. Bu abimle aramızda olan savaş anlamına gelen bir işaretti. Senin ölüm hakkın geldi abicim, savaşsa savaş demekti.
Dükkandan çıkıp stüdyoya adımladık. Yol boyu kusura bakmayın desem de içim rahat etmemişti. Yeterince germişti beni abim.
Dükkana girdiğimizde "Siz oturup keyfinize bakın, hemen gelirim." Dedim ve kapıya yöneldim. "Bir şey ister misiniz?" Alp'in sesiyle ona döndüm.
"Mihri hanım bana bir paket sakız alır mısınız, soğanlıydı ya yemek karı- ay kızlar kaçmasın benden. " dediğinde istemsizce kahkaha attım. Olumlu anlamda kafamı salladım ve çıktım.
İki sokak ötede olan tekel bayiye geldiğim zaman bir kaç kutu sakız biraz kuru yemiş bir şişe enerji içeceği ve votka alıp çıktım. Hem gerginliğimi alırdı, hem mafya hikayesi dinleyecektik, azıcık havamız olsundu. Değil mi ama?
Döndüğüm de kapıda gördüğüm koca adama gülerek bakıp aldığım sakızı uzattım. Baş selamı verip paketi açmaya başladığında içeri geçti
"Evet, hazır mısın bakalım mafya bozuntusu?" Gülerek söylediğim şeye kaşlarını çatan Kemal ile gerildim ama gerginliğim onunda gülmesiyle son buldu.
"Hazırım dövmeci hanım bozuntusu. Başlıyor muyuz?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. 'İlk hikayeyi dinlemem gerekiyor, ondan sonra geçeceğiz dövmeye." Başını salladı.
Bardağıma yarı yarıya enerji ve votka doldurup bir sigara yaktım. Rahat oturmak için ayakkabılarımı çıkarttım ve bağdaş kurdum.
"Hazırsan başlayabilirsin."
"Küçüktüm. İlkokula gittiğim sıralarda aklım yeni yeni sarmaya başlıyordu. Hayatım çok güzeldi o zamanlara kadar, zengin bir aile çocuğuyum. Ne istediysem sahip oldum, ama hiç şımarık bir çocuk olmamıştım.
Ama o yaşlardan sonra hayatım iyice boka sarmıştı. Babam içip içip annemi döverdi, kız kardeşime saldırırdı, gücüm korumaya yetmezdi. Yetmedi de."
Bakışlarım yere değdi. Yetmedi ne demekti?
"Bir gün babam yine çok içmiş, kör kütük sarhoş bir şekilde çıktı çalışma odasından. Kimse bir şey yapmamıştı ama saracak birini arıyordu. Ben bu sefer erkeklik yapıp karşısına çıktım, iyice şamarladı beni. Yanımda arkadaşlarım vardı. Çok utanmıştım. Ergenlik işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAR'A İZİ
General FictionBazen beklenmedik anlarda kötü şeyler olur, insanlar yıkılır. Tam olarak o olmuştu Mihri için. Hiç beklemediği anda, beklemediği kişiden yıkılmasına neden olacak bir darbe yemişti. Arkasında dağ gibi duran babası artık yoktu. Sırtını koşulsuz yaslay...