Gözüm hala birbirine ölümcül bakışlarla bakan ikilinin arasında gidip gelirken annemin seslenmesiyle ona döndü bakışlarım.
"Kızım ne dikiliyorsun, gel çay koy misafirimize." Dediğinde içimden sabır çeke çeke mutfağa ilerledim.
Hayır yani nasıl bir durumun içindeydim ben şuan? Annem mafya lideri ve polis ile oturup gündeki arkadaşlarıyla yaptığı gibi dedikodu yapıyordu.
Elimdeki çay bardağı ile içeri döndüğümde annemin anlattığı şeyi duydum ve çığlığı bastım.
"Ya anne! Niye anlatıyorsun benim özelimi ya!" Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü resmen.
"Ne var kızım, çocuktun, olabilir. Komik bir anı bence." Diyip güldü ve beni sinir harbine iyice soktu.
Annem çocukken abimi kıskanıp 'bende sünnet olacağım' diye kendimi yırtıp sünnet kıyafeti giydiğim anıyı iki ultra yakışıklı beyefendiye anlatırken deve kuşu gibi kafamı gömecek yer aradım.
Annecim gerek var mıydı böyle bir şeye?
Kahkahalarla gülen üçlüye bakıp gözlerimi devirdim. "Komik mi? Çocuktum işte. Allah Allah. Ya gülmeyin bak parçalarım sizi!"
Annemin delici bakışları bana döndü hemen. "Kızım o nasıl laf! Misafir onlar, valla sopalarım seni he!" Cimciklemesi an meselesi olduğu için hemen annemden bir iki adım uzaklaştım.
"Cık cık cık Mihri, misafiriz biz, ayıp yani duymamış olayım." Diyen Kemal ile gözlerimi devirdim. Al işte dalga konusu olmuştum. Koskoca mafya liderinin ağzına verdiğimiz lafa bak!
O sırada cihangirin ayağa kalkıp elindeki ikiyüzlükle bana yaklaşması dikkatimi dağıttı. Ne olduğunu kavrayamadım.
"Al bakalım sünnet çocuğu, sünnetine gelemedim ama takını getirdim sonradan." Yaptığıyla annem kahkahaya boğulmuştu.
Sinirden kıpkırmızı olduğuma emindim. "Ya anne bak, maskara ettin beni millete. Mutlu musun(!)" Dedim ve mutfağa geri ilerledim.
Kendime kahve yapıp sigaramı aldım ve kapının önüne çıktım.
Ne kadar sinirli olsam da aklıma sünnet olayı gelince kahkahamı tutamadım. Komik bir anıydı cidden. Ama bu rezil olduğum gerçeğini değiştirmiyordu.
Yanıma gelen Kemal yüzünden gülmeyi bıraktım.
"Hoş geldin. Ben soramadım, ne için gelmiştin?" Dediğimde biraz bozulsa da belli etmemeye çalıştı.
"Randevuyu konuşmak için?" Konuşurken elini ensesine atıp garip bir ifade takınmıştı suratına. Utanmış mıydı o?
"Anladım, bu gün randevum yok tatil günü ilan ettim kendime. İstersen yarın için bir boşluk oluşturabilirim."
"Olur tabi ki."
"Tamam o zaman, yarın seni öğlen üç gibi alırım."
"Tamamdır." İçeri geçeceğim sırada tekrar konuştu.
"Mihri.. en sevdiğin çiçek ne?" Duymayı beklemediğim şey ile afalladım. Ben her çiçeği severdim ki.
"Bilmem, hepsi çok güzel bence. Neden sordun?"
"Hiç, öylesine." Dedi ve bahçe kapısına doğru ilerledi.
"Görüşürüz yarın." Arkasından bakakalmıştım.
Annemlerin yanına döndüğümde Cihangirin de kalkmak üzere olduğunu gördüm. Sonunda annemle yalnız kalabilecektim.
Giden Cihangir ile annemle anne kız günümüze devam ettik. Ve günü o şekilde kapattık. Eve döndüğümüzde kendimi yatağa attım. Elimdeki telefonla uğraşırken aklıma gelen düşüncelere engel olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAR'A İZİ
General FictionBazen beklenmedik anlarda kötü şeyler olur, insanlar yıkılır. Tam olarak o olmuştu Mihri için. Hiç beklemediği anda, beklemediği kişiden yıkılmasına neden olacak bir darbe yemişti. Arkasında dağ gibi duran babası artık yoktu. Sırtını koşulsuz yaslay...