Korkarak yine ufaklığa sardım kendimi, siper olmak adına. Silah sesleri durana kadar da o şekilde gözlerimden akan yaşlarla birlikte bekledim.
İçeri giren koca adamlarla tehlikenin geçtiğini bir nebze de olsa hissettim. "Abi, abi kalk abi, bir şeyin var mı abi?" diye konuşan Alp'e baktım. Tek derdi abisi miydi şuan yani? Sinirli ama bir o kadar tedbirli olarak yerimde doğruldum.
"Sikerim abini de seni de şimdi! Hep sizin yüzünüzden oldu bunlar! Silah nedir bilmeyiz biz!" Yalandı. Biliyordu, sülalesi pek tekin değildi. Amcaları mafya gibi ortalarda gezinen tiplerdendi. Rahmetli dedesi zamanında tefeciydi ama onlar bunları bilmiyordu sonuç olarak.
"Yenge sende dur şimdi bir, hiç sırası değil!" dediğinde alaylı bir şekilde güldüm. "Sen hala ne yengesinden bahsediyorsun be!" diye cırladığımda anlık olarak afallasa da hemen toparladı.
Kucağımdaki korkmuş ufaklığı yavaşça koltuğa bıraktım. Hemen Kenan'ın yanına çömeldim. Gözleri açıktı. "Kenan! Kenan iyi misin? Konuşma tamam dur ambulansı arayacağım!" hemen eşofmanımın cebindeki telefonumu çıkarmak için hareketlendim. Yoktu! Hızlıca etrafı taradım. İleride pencerenin önünde gördüğümde koşarak elime aldım. "Lanet olsun! bir bu eksikti!" Kırılmıştı.
"Telefonunu ver Alp!" dediğimde anlamamış gibi bana baktı. "Telefon diyorum telefon! Haberleşmek için kullanılan alet var ya o!" Bana gözlerini devirip abisiyle ilgilenmeye devam ettiğinde sinirle soludum.
Hızlıca üstlerine gidip Alp'in üstünü aramaya başladım. "Hop! ne yapıyorsun yenge ya?" gözlerimi devirmemek için zor duruyordum, benim arkadaşım canıyla cebelleşiyordu bu neyin derdindeydi?
Alp'in üstünde telefon bulamadığım için yavaşça Kemal'in ceplerini karıştırmaya başladım. Bulduğum telefonla sevinçle gözlerim parladı. Şifresini bilmiyordum ama acil çağrı kısmına girip 112'yi tuşladım.
"Alo"
"112 Çağrı merkezi sorun nedir?"
"... mahallesi ... sokağa bir ambulans gönderin hemen! Arkadaşım ölecek lütfen!"
"Öncelikle sakin olun. İsminiz nedir? Hastanın rahatsızlığı ne?"
"İsmim Mihri, arkadaşım hasta değil silahla vuruldu gözleri açık ama zor nefes alıyor lütfen çabuk gelin!"
"Tamam Mihri hanım sakin olun hemen yönlendiriyorum. Orada başka yaralı var mı?" Konuşmasıyla kafamı Kemal denen adama çevirdim. Onu nasıl unutmuştum! Ben böyle bir insan değildim.
"Evet! Bir erkek daha yaralı tanımıyorum kendisini lütfen hızlı olun." dememle elimdeki telefon hızlıca elimden alındı ve yere fırlatıldı.
112 Görevlisi arkada hala benimle konuşmaya çalışıyordu ama ben sinirle Alp'e bakıyordum. "Derdin ne senin salak herif!"
"Abimi hastaneye götüremeyiz! Ciddi bir saldırı altındayken hele ki!" Gözlerimi devirdim. Alp'in diğer versiyonları da geldiğinde yavaşça Kemal'i olduğu yerden kaldırdılar ve siyah minibüse bindirdiler ve uzaklaştılar.
Bende kucağımda Kenan'ın kafasıyla yerde ambulansı bekliyordum. Eşofmanım, kazağım, ellerim.. Her yerimde Kenan'ın kanı vardı.
Polis ve ambulansın sirenleriyle rahat bir nefes aldım ve bağırmaya başladım. "Hey! buradayız gelin lütfen!"
İçeriye giren ambulans görevlileri Kenan'ı hızlıca muayene ettiler ve çok kan kaybettiğini söylediler. "Hastanın nesi oluyorsunuz?" bana yönetilen soruyla bakışlarımı Kenan'dan çektim ve seslenen kişiye baktım. Polisti. "Arkadaşıyım." dediğimde yavaşça başını aşağı yukarı salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAR'A İZİ
General FictionBazen beklenmedik anlarda kötü şeyler olur, insanlar yıkılır. Tam olarak o olmuştu Mihri için. Hiç beklemediği anda, beklemediği kişiden yıkılmasına neden olacak bir darbe yemişti. Arkasında dağ gibi duran babası artık yoktu. Sırtını koşulsuz yaslay...