22112023~~~
"Onlarla konuşuyorsun değil mi?"
"Neredeyse hergün..."
Yaşlı kadın Seunghan'ın getirdiği çiçekleri inceledi öylece.
Oğlu kadar sevdiği bu gencin çiçeklere gerçekten iyi baktığına neredeyse emindi.Tel tel gözlerinin önüne üşüşmüş saçlarını nazikçe kulağının ardına sıkıştırdı buruşmuş parmaklarıyla, çiçekli elbisesi onu bulunduğu yere daha da ait kılıyordu.
Seunghan iç geçirerek çiçeklerinin solan yapraklarında gezindirdi parmaklarını.
Belki de çiçekler kendisini pek sevmemişti.Emin değildi, onlara gerçekten iyi baktığını düşünüyordu.
Bu sırada yaşlı kadın mutfağa, hazırladığı bitki çayına bakmaya gitmişti.
Bir süreliğine yalnız kalan Seunghan ise hala çiçeklerinin neden solduğunu düşünmekle meşguldü.Dükkanın kapısı sakince açılmış ve içeriye uykulu bir beden süzülmüştü.
Saçları dağınıktı ve gözlerini neredeyse açamıyordu Wonbin.Seunghan'ın kendisini üçüncü görüşüydü.
Çiçekçinin sessiz torunu olarak tanımlıyordu Wonbin'i.Hafiçe selam verirken Wonbin görmeyi beklemediği bedenle kalakalmıştı.
"Merhaba..."
Gözleri hiç alışık olmadığı bir manzaraya tanıklık ettiğinde ise Seunghan'ın verdiği selamı almayı dahi unutan beden, uykusu neredeyse açılmış bir şekilde çiçeklerin yanında bulmuştu kendisini.
"Onlara ne yaptın?"
Sinirli görünüyordu, büyükannesinin özenle baktığı çiçeklerin son hali onu gerçekten sinirlendirmişti.
"Hiçbir şey yapmadım."
Wonbin güldü.
Kesinlikle bu kaba tavrı Seunghan'ı çocukmuşçasına büyükannesinden kıskandığı için olamazdı..."Belli oluyor."
"Hayır o anlamda değil."
Seunghan'ın da kendisine aniden çıkışan bedene pek ısındığı söylenemezdi.
Kaşları hızla çatılırken ayağa kalkmıştı. Kendisine üstten bakan gençle boylarını eşitlemişti bu sayede."Wonbin! Uyandın mı?"
Birbirlerine ölümcül bakışlar fırlatan her iki gencinde bakış savaşı, torununa seslenen kadının cümlesi ile son bulmuştu.
Kadın, elindeki çayı masalardan birine bırakırken uyandırmaya kıyamadığı torununun zayıf bedenine sarılmıştı sıkıca.
"Neden beni uyandırmadın?"
"Geç uyumuştun."
Seunghan ailesi olmadan yetişen bir çocuktu.
Çiçekçi kadının anne sevgisiyle huzur bulduğu için her gün sık sık uğrar ve kadının nasıl olduğunu sorardı. Bazen ona yardım eder ve annesi gibi konuşan bu kadının kendisine anlattığı hikayeleri bir bir aklına kazırdı.
Wonbin'i gerçekten kıskanmış ve ona karşı nedensiz bir öfke beslemeye başlamıştı.
Aynı durum Wonbin içinde geçerliydi.İkiside çocukluklarındaki huzuru bulduğu bu yerde çocuklaşmaktan utanmamıştı.
Seunghan hafifçe öksürürken oturduğu masanın ayaklarına dayadığı çantasını alıp zoraki bir gülümseme sunmuştu.
"Bir süreliğine sizinle kalsalar olur mu? Çiçeklerin tamamen kurumasını istemiyorum."
"Ah, Seunghan..."
Yaşlı kadın torunundan ayrılırken Seunghan'ın çiçeklerine bu kadar üzülmesine ve onlara gerçekten içtenlikle bakmasına karşın samimi bir gülümseyişi sunmuştu.
"Üzülme, sorunu anlayıp çiçekleri kurtaracağız tamam mı? Şimdi sadece derslerine ilgilen!"
"Teşekkür ederim..."
~~~
"Neden soluyorsunuz bakalım siz? Seunghan gibi şirin bir çocuğun evine gidip solmakta ne demek?"
Wonbin, büyükannesinin çiçeklerini azarlayışına gülüp çenesini avcunun içine almış ve yaşlı kadının azarını bölerek araya girmişti.
"O çocuğun onlara iyi baktığından emin misin?"
"Elbette! Bana çiçekleri koyduğu yerin fotoğraflarını bile attı. Sürekli nasıl bakması gerektiği hakkında sorular sorar..."
"Belki de çiçeklerle sohbet etmiyordur?"
"Buraya geldiği ilk zamanlar hep çiçeklerimle konuşurdu."
Wonbin omuz silkti.
"O halde onlara şarkı söylemesi gerekiyordur. Çiçeklerin burada hep müzik dinliyorlar."
Kadın şaşkınlıkla araladı dudaklarını, haklıydı torunu. Daha önce hiç düşünmemişti bile.
Çiçeklerini hep müzikle büyütmüştü, belki de müzikten mahrum kalan bu çiçeklerin solma sebebi buydu...~~~
22112023
Syglr
Svglr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
solan bitkiler ve birazda güzelim gülümsemeler / hanibani
Fanfiction"Belki de çiçeklerle sohbet etmiyordur?"